26 Temmuz 2016 Salı

GÖLKONAK (MUMA) KÖYÜ TARİHİ

            Isparta/Yenişarbademli ilçesine bağlı olan Gölkonak köyünün eski ismi Muma’dır. Bu ad Türkçe olmadığı düşünülerek 1960’lı yıllarda kaldırılmıştır.
            Gölkonak köyü, tarihi Pisidia bölgesinde yer almaktadır
            Pisidia bölgesi, Eski Taş Çağı’ndan itibaren ovalarda ve doğal yükseltiler üzerinde sürekli bir yerleşmeye sahne olmuştur (Özsait, 1985: 149). Gölkonak köyünün yer aldığı Yenişar’da bilinen en eski yerleşme yeri Beyşehir Gölü kenarındaki Tol’dur. Buradaki yerleşmeler Geç Yeni Taş Çağı’na kadar gider (Bahar, 2011: 190).  Farklı yükseklikteki tepeler üzerinde de Antik Çağ’dan kalma 10 adet kale kalıntısı bulunmaktadır (Karaca, 2006: 22, 23). Bu kalelerden birinin adı Kaledos ya da Geledos’tur (Erdem, 1935: 254 ; Karaca, 2006: 22). Kaledos, Keltçede “sert/katı insanlar” anlamına gelen ve klasik kaynaklarda yer ismi olarak da geçen Caletos ile neredeyse aynıdır. (Falileyev, 2007) Tarihsel gerçekler de Kaledos’un Helenistik Dönem’de Galatlar/Keltler tarafından kurulmuş olabileceğini düşündürmektedir. Nitekim III. Makedonya Savaşı’ndan (MÖ 171-168) sonra Doğu’da güçlü bir krallık istemeyen Roma, kendisine savaşta yeterince destek vermediği bahanesiyle Bergama Krallığı’na karşı Galatları koruyan bir politika izlemiş ve Bergama hâkimiyetini Galatların lehine azaltmaya çalışmıştır. Bergama Kralı II. Attalos’un kral olmadan hemen önce (MÖ c. 160) Ambladalılara yazmış olduğu mektup, Pisidia’da bulunan bir gümüş sikkedeki Galatların komutanı Solovettius ile kimliklendirilen Soloetou yazısı  ve yine Pisidia’da ele geçirilen Keltçe isimlerin yer aldığı yazıtlar, Roma'nın izlediği bu politika sonucunda, Beyşehir Gölü çevresinin Bergamalıların denetiminden çıkıp Galatların denetimi altına girmiş olabileceğini gösteren kanıtlardır (Kaya, 2006: 365).          
            Bölge sakinleri, Büyük İskender’in ölümünden sonra ortaya çıkan karışıklık ve eşkıyalık nedeniyle, Hellenistik Devir’de (MÖ 330-30), tarih öncesi devirlerdekinin aksine, yüksek dağlar üzerinde kurdukları tahkim edilmiş şehirlerinin içine çekilmişlerdir (Özsait, 1985: 149). Bu dönemde Tol’da da yerleşme kesintiye uğramıştır (Bahar, 2011: 190). Ancak eşkıyalık ortadan kaldırılıp barış sağlandıktan sonradır ki Pisidia’da yeniden ovalık kesimde yerleşme yerleri kurulmuş, sosyal, ticari ve kültürel hayat canlanmıştır (Özsait, 1985:150). Bu da Roma himayesindeki Galat kralı Amyntas sayesinde mümkün olmuştur (Lequenne, 1991: 130). MÖ 39’da, Pisidia, Phrygia Paroreios ve Kilikia'nın bir bölümü, Romalı komutan Marcus Antonius tarafından kral ünvanı ile birlikte Amyntas’a verilmiştir (Kaya, 2011: 128). O da, önce Pisidia’yı haydutlardan temizleyerek güvenliği sağlamış, sonra da tarım ve hayvancılık faaliyetlerini başlatmıştır (Lequenne, 1991: 130). MÖ 25 yılında öldüğünde sahip olduğu ve içinde Yenişar’ın da bulunduğu Galatya krallığı Roma’ya bağlanmış ve aynı adı taşıyan bir eyalete dönüştürülmüştür (Kaya, 2011: 132).
           Muma köyü Yenişar Ovası’nın tam ortasında kurulmuştur. Eskiden kale içinde olduğunu gösteren bir emare de yoktur. Bu da onun, Pisidia’da huzur sağlandıktan sonra, yani Amyntas’ın krallığı sırasında ya da Roma Dönemi’nde kurulmuş olabileceğini akla getirmektedir; ancak Helenistik Devir’de kurulmuş ve güvenliğinin tüm Yenişar Ovası’na hâkim konumda bulunan Kaledos Kalesi’ndeki savaşçılar tarafından sağlanmış olabileceğini de göz ardı etmemek gerekir. Zira Galat soyluları özellikle yüksek tepelerde kurulmuş, sahip oldukları köylere hâkim kalelerde yaşıyorlardı (Maggie, 1950: 454-55).  Bu kaleler aynı zamanda köylerde yaşayanlar için de bir sığınma yeri görevi görüyorlardı (Maggie, 1950: 742).
Muma sözcüğü Türkçe olmamakla birlikte Rumca da değildir. Ancak “Muma”nın Galatların dili Keltçede karşılığı vardır. Çeşitli kaynaklarda ona “yerlilerin yurdu”, “büyük ananın yeri ya da ülkesi”, “ana”, “bakıcı ya da besleyici anne” gibi çeşitli anlamlar yüklenmiştir (Demirtaş, 2016). Ayrıca,  Muma, aile adı, yer adı ve tanrıça adı olarak Keltlerin yaşamış olduğu diğer coğrafyalarda da karşımıza çıkmaktadır (Demirtaş, 2015).
            Osmanlı Dönemi’nden kalma Ocak 1664 tarihli bir şeriye mahkemesi belgesi de Muma’nın Türklerin gelişinden önce kurulduğunu göstermektedir. Belgenin başında  şu satırlar yer almaktadır:
            “Husûs-ı  âti’l beyan ki mahallinde istimâ’ı iltimâs olunmağın sâb-ı şer’den [doğrusu savb-ı şer]  bu fakîr ve zeyl-i kitabda mestûru’l esâmî olan müslimîn ile Kaşaklı Kazâsına tâbi’ Muma nâm karye kurbunda Aşağı Kenise nâm karyede vâki’ Musalar Çayırı dimekle ma’rûf mevzi’e varılıb akd u meclis-i şer’ olundukda…”1
                Bu günümüz Türkçesine şu şekilde çevrilebilir:
            “Aşağıda anlatılacak olan konunun yerinde dinlenilmesi istendiği için Mahkeme’den bu fakir ve ekte isimleri yazılmış olan Müslümanlar ile Kaşaklı kazasına bağlı Muma köyü yakınındaki Aşağı Kenise köyünde bulunan Musalar Çayırı denilen yere varılıp Mahkeme kurulduğunda…”
    Yukarıdaki satırlardan Muma'nın yakınında Aşağı Kenise denen bir köyün olduğu anlaşılmaktadır. “Kenise”  Arapçada “kilise” anlamına geldiğinden, Aşağı Kenise ya da Aşağı Kilise’nin, o tarihte değilse de –zira 15. ve 16. yüzyıl tahrir defterlerinde Muma’da hiçbir gayrimüslim gözükmemektedir- geçmişte bir Hristiyan köyü olduğu açıktır. Yeri de köy mezarlığının bitişiğindeki Taşlıarım mevkidir. Bugün tarım alanı olan bu mevki Aşağı Mahalle’nin hemen yanı başındadır. Bu mahallenin orta yerinde halk arasında Tekke denilen etrafı çevrili küçük bir mezarlık vardır. Bu mezarlık aslında bir zamanlar burada faaliyet gösteren Şeyh Hacı İbrahim bin Mustafa bin Süleyman Zâviyesi’nin mezarlığıdır. Bu Zâviye’ye Karamanoğulları Beyliği'nin kurucusu olan ve 1256-1261 yılları arasında hüküm süren Karaman Bey tarafından mukarrernâme verildiği Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuyud-ı Kadime Arşivi’nde 584 numarada kayıtlı 1583 tarihli vakıf defterinde yer alan şu ifadelerden anlaşılmaktadır: 
“Vakf-ı zâviye-i Şeyh Hacı İbrahim bin Mustafa bin Süleyman, der karye-i Muma tâbi-i nâhiye-i Yenişehir min nevâhi-i el-medinetü’s Süleymaniye el-Eşrefiyye el-ma’rufeti, ber mûceb-i vakıfnâme-i şer’iyye, el-muvarrah be-tarih-i sene hamse ve sittin ve semanmie ve ber mûceb-i mukarrernâme-i Karaman Beğ hâkim-i sabık-ı vilâyet-i Karaman ber mûceb-i Defter-i Atîk.” (Erdoğru, 1989: 314).
Bu ifadeler günümüz Türkçesine şu şekilde çevrilebilir:
“Eski Defter gereği Karaman vilayetinin eski hâkimi Karaman Bey’in mukarrernâmesi gereği ve 865 [miladi 1460] tarihi ile tarihlendirilmiş şer’iyye vakıfnâmesi gereği, Beyşehir’in nahiyelerinden Yenişehir nahiyesine bağlı Muma köyünde, Süleyman oğlu Mustafa oğlu Şeyh Hacı İbrahim Zaviyesi Vakfı.”
Erdoğru (1994: 98), pek çok köyün ve mahallenin zâviyeler etrafında geliştiğini söylemektedir. Bunun Muma için de geçerli olduğu, Türklerin Yenişar’a yerleşmeye başladığı bir zamanda kurulan Hacı İbrahim Zâviyesi’nin etrafında göçerlerin yerleşmesiyle, kadim Muma’nın yanında yeni bir köy oluştuğu anlaşılmaktadır. Geçmişte Muma’ya “Çatal Muma” denmesi de, onun bu şekilde yan yana iki yerleşmeden oluşmuş olmasından dolayı olmalıdır.
 Zâviyelerin iki temel amacı vardır. Bunlardan biri, İslam dinini öğretmek ve yaymak; diğeri ise kendi bölgelerinden gelip geçenlere her türlü yardımı sağlamaktır (Erdoğru, 1994: 97). Hacı İbrahim Zâviyesi’nin, Türklerin bölgeye yerleşmelerinden önce de var olan kadim Muma’nın hemen yanı başında kurulmuş olması, amacın, sadece Müslümanlara dinlerini öğretmekle sınırlı olmadığını, fakat aynı zamanda onu gayrimüslimlere de öğretmek ve yörenin İslamlaşmasını sağlamak olduğunu göstermektedir. Nitekim 15. ve 16. yüzyıl tahrir defterlerinde Muma’da hiçbir gayrimüslim kaydına rastlanmamaktadır. Zaten 16. yüzyılın ilk yarısından itibaren bölgenin Türkleşmiş ve İslamlaşmış olması nedeniyle, Orta Anadolu zâviyelerinin önemi azalmış ve bazı zâviye binaları harabe halini almıştır (Erdoğru, 1994: 99).
            Muma’nın içinde bulunduğu Beyşehir bölgesi Selçuklular, Karamanoğulları ve Eşrefoğullarından sonra Hamitoğullarının eline geçmiştir (Erdoğru, 2006: 39). Bölge, Hamitoğlu Hüseyin Bey tarafından Akşehir, Yalvaç, Beyşehir, Seydişehir ve Şarkikaraağaç’ın 80.000 altına I. Murat’a satılmasıyla 1381’de Osmanlıların olmuştur. Osmanlılarla Karamanoğulları arasındaki mücadelede sık sık el değiştiren Beyşehir, Fatih Sultan Mehmet tarafından 1466’da kesin olarak Osmanlı topraklarına katılmış ve Karaman eyaletinin bir sancağı haline getirilmiştir.
           Muma ile ilgili ilk yazılı belgeler Osmanlı Dönemi’ne aittir. Yörenin Osmanlı egemenliğine katılmasından hemen sonra yapılan ilk sayımı içeren ve Mehmet Akif Erdoğru tarafından 1466 Tarihli Akşehir Mufassal Defteri adıyla 2015 yılında yayımlanan Tahrir Defteri’nde (MM 241) yer alan Muma’ya ilişkin bilgiler defterin günümüze tam olarak ulaşmaması nedeniyle çok eksiktir. II. Bayezid Dönemi’ne ait olan ve Erdoğru (2006: 24) tarafından 1507'ye tarihlendirilen 40 no.lu Tahrir Defteri'nde (TT 40) Muma sakinlerinden Hacı İbrahim oğlu Abdi’nin Ebu Eyyub soyundan geldiği ve öşürden başka vergilerden muaf olduğu belirtilmiştir (Konyalı, 1991: 145). Bu tarihte Muma’daki yetişkin erkek nüfusu 73, hane sayısı 57’dir2 (Erdoğru, 2006: 365). 1524 yılına gelindiğinde bu sayılar sırasıyla 101 ve 70’e ulaşmıştır (Erdoğru, 2006: 365).
            1583 yılında III. Murad tarafından hazırlattırılan Beyşehir Sancağı İcmal Defteri’ne göre sancaktaki 270 timardan 14’ü Muma’nın bağlı olduğu Yenişehir nahiyesinde bulunuyordu. Bu 14 timarın toplam geliri 50330 akçeydi. Köyler arasında timar sayısı ve geliri açısından, toplam 12000 akçe geliri olan 3 timara sahip Muma başta geliyordu. Timar geliri olarak onu sırasıyla Şehirköy, Kurucaova, Yenice, Bademli, İsrailler ve Malanda izliyordu. Hoyran ve Kürdler’de ise o sırada timar yoktu.
            Mehmet Akif Erdoğru tarafından Beyşehir Sancağının 1584 Tarihli Nüfus Sayımı adı altında yayımlanan Defter-i Mufassal-ı Livâ-i Beyşehir (KK 137) adlı defter Muma hakkında nispeten daha ayrıntılı bilgiler içermektedir. Bu defterde, köyde oturan 188 yetişkin erkeğin vergi statüleri ile birlikte adları yazılıdır (Erdoğru, 2004: 213-215). Yetişkin erkek sayısından hareketle, Muma’nın o tarihteki hane sayısı 113, toplam nüfusu 565 olarak tarafımızca tahmin edilmiştir (Demirtaş, 2017).  Hasıl yani vergi geliri, kalemler üzerinden ve toplam olarak gösterilmiş olup köyden alınacak toplam vergi 13000 akçedir. Bunlardan başka, Hacı İbrahim Zâviyesi (Tekkesi) ile Ebu Eyyub El-Ensarî soyundan geldikleri resmen kabul edilen 8 yetişkin erkeğin adları defterde kayıtlıdır. 
            1844 tarihli Temettuat Defteri’ne göre Muma’da 41 hane reisi vardır. Bunlardan 32’si çiftçi, 2’si hizmetkâr, 1’i imam, 2’si yaşlı ve engelli, 2’si askerde, 2’sinin de mesleği bilinmiyor (Muşmal, 2005: 366, 372, 373). Köyde sanayi ve ticaretle uğraşan kimse yoktur (Muşmal, 2005: 368 ). İşlenen toplam tarım arazisi 377,5 dönümdür (Muşmal, 2005: 381). Hane başına gelir 621,63 kuruş, köyün toplam geliri ise 25487 kuruştur (Muşmal, 2005: 378 ). Bu rakamlar, hem nüfusun hem de işlenen arazinin 16. yüzyıla göre çok büyük miktarda azaldığını göstermektedir.
            Muma, Yenişar’daki en eski köy olması nedeniyle başlangıçta geniş bir araziye sahipti. Yeni köylerin kurulmasıyla bu arazi küçüldü. Nitekim Veli Karaca’nın Belgelerle Yenişar adlı kitabında sunduğu belgelerden, Muma ile özellikle Kurucaova ve Hoyran köyleri arasında yüzyıllara yayılan arazi anlaşmazlıklarının olduğu, bu son iki köyün, arazilerini Muma aleyhine genişlettikleri anlaşılmaktadır.
            Muma köyünün Osmanlıdan günümüze kadar içinde yer aldığı idari yapı da yine Karaca’nın sunduğu belgelere ve yaptığı yorumlara dayanılarak aşağıdaki şekilde özetlenebilir: Muma’nın bağlı olduğu Yenişehir nahiyesi 1609-1698 arasında Kaşaklı kazasına bağlıdır (Karaca, 2006: 63). Daha sonra Beyşehir kazasına bağlanmıştır. 1766 yılında Yenişehir nahiyesi kaldırılmış, yöreye Yenişar denmeye başlanmıştır (Karaca, 2006: 67). Beyşehir’e bağlı Yenişar köylerinin adaletle ilgili işlerine Kaşaklı kadısı bakmıştır (Karaca, 2006: 67).
            Alaaddin Keykubat zamanında kurulan Şarköy ya da Şehirköy’ün sakinleri sonradan kurulan Bademli, Kurucaova, Yenice ve Hoyran köylerine peyder pey göçmüş, 1766’da burada sadece 5 hane kalmış, bunların da 4’ü Hoyran’a 1’i de Muma köyüne taşınınca Şehirköy tamamen ortadan kalkmıştır (Karaca, 2006: 68).
            Yenişar, 1819-1868 yılları arasındaki belgelerde Konya sancağına bağlı bir kaza olarak geçmektedir. (Karaca, 2006: 78) Kaza merkezi başlangıçta Hoyran, daha sonra Bademli olup 1847’de Bademli’de kadılık da kurulmuştur (Karaca, 2006: 70-72).
            1868’de Yenişar’ın kazalığı kaldırılarak tekrar nahiye yapılmıştır (Karaca, 2006: 76). 1872’de Bademli ile Hoyran arasında çıkan bir arazi anlaşmazlığı yüzünden Bademli, Yenice, Muma ve Kürdler, Şarkikaraağaç’a bağlanmışlardır (Karaca, 2006: 77). Bunlar 1874’e kadar Yenişar nahiyesi içinde kalmışlar, bilahare ayrı ayrı köyler haline gelmişlerdir (Karaca, 2006: 77, 78).
            1920’de Yenişar tekrar Beyşehir’e bağlı bir nahiye olmuştur. Isparta’nın vilayet olup Şarkikaraağaç’ın oraya geçmesiyle birlikte Bademli, Kürdler, Yenice ve Muma dilekçe vererek, yedi ay Beyşehir yönetiminde kaldıktan sonra, tekrar Şarkikaraağaç’a bağlanmışlardır (Karaca, 2006: 100).
            20 Mayıs 1990’da Yenişarbademli ilçe yapılmış ve Gölkonak köyü de oraya bağlanmıştır (Karaca, 2006: 101).  Bugün bu ilçenin tek köyü Gölkonak’tır.


Mehmet Demirtaş
Ankara, Temmuz 2016
(6 Ekim 2017 tarihinde yeniden gözden geçirilmiştir)


1 Merhum Veli Karaca 2006’da yayımladığı Belgelerle Yenişar adlı kitabına Muma’da bulunan 1664 tarihli şeriye mahkemesi belgesinin (hüccet) özetini koymuştur (Sayfa 58). Bu kitap basıldıktan üç yıl sonra, 2009 yılında, oğlu Mümtaz Karaca, babasından kalan elindeki belgeleri bir öğrencisi vasıtasıyla tanıdığı Osmanlı Arşiv Uzmanı Mustafa Mert’e  gönderip okutmuş ve onları henüz yayımlanmamış olan 1637-2010 Günümüze kadar Yenişar Bademli İlçesi ve Belgeleri- Transkripsiyon ve Özetleri adını verdiği bir kitapçıkta toplamıştır.  Bu alıntının yapıldığı transkripsiyonun kaynağı o kitapçıktır.

2 İ. H. Konyalı (1991: 125, 145), Âbideleri ve Kitâbeleriyle Beyşehir Tarihi adlı kitabında 40 no.lu Tahrir Defteri’nin II. Bayezid Dönemi’ne ait, fakat tarihsiz olduğunu belirterek deftere göre Muma’nın nefer (yetişkin erkek) sayısını 69, hane sayısını 60 olarak vermektedir. Bunlar, Erdoğru’nun (2006: 24, 365) bizzat 1507’ye tarihlendirdiği aynı deftere dayanarak verdiği sayılarla -73 nefer, 57 hane- uyuşmamaktadır.



KAYNAKLAR

Bahar, Hasan.  “Beyşehir Çevresinin Erken Tarihi”.  Meydan, A. (Ed.). Bilim ve Doğa ile Başbaşa 12 Gün-Beyşehir Doğa Eğitimi içinde. Ankara: Maya Akademi Yayınevi, 2011, 159-190.

Erdem, Tahir. “Yenişar II”. Ün - Isparta Halkevi Mecmuası 2/18 (1935), 254-256.

Erdoğru, Mehmet Akif. Beyşehir Sancağı İcmal Defteri. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1988.

Erdoğru, Mehmet Akif. XV. ve  XVI. Yüzyıllarda Beyşehir Sancağı (1466- 1584). Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara, 1989.

Erdoğru, Mehmet Akif. “Karaman Vilâyeti Zâviyeleri’’. Tarih İncelemeleri Dergisi IX (1994), 89-158. 

Erdoğru, Mehmet Akif.  Beyşehir Sancağının 1584 Tarihli Nüfus Sayımı (Beyşehir-Seydişehir-Bozkır). İzmir: Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, 2004.

Erdoğru, Mehmet Akif.  Osmanlı Yönetiminde Beyşehir Sancağı (1522-1584). İstanbul: IQ Kültür Sanat             Yayıncılık, 2006.

Erdoğru, M. Akif. 1466 Tarihli Akşehir Mufassal Defteri (Metin ve İnceleme). Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2015.
Demirtaş, Mehmet. “1584 Tarihli Nüfus Sayımı Verilerine Göre Muma Köyü”, 2017. http://mehmet-demirtas-2.blogspot.com.tr/2017/10/1584-tarihli-nufussayimi-verilerine_2.html

Demirtaş, Mehmet. “Muma Adı Üzerine Bir Araştırma II: Yeni Bulgular”, 2016. http://mehmet-demirtas-2.blogspot.com.tr/2016/04/muma-adi-uzerine-bir-arastirma-ii-yeni.html

Demirtaş, Mehmet. “Muma Adı Üzerine Bir Araştırma”, 2015. http://mehmet-demirtas-2.blogspot.com.tr/2015/04/muma-adi-uzerine-bir-arastirma.html

Falileyev, Alexander. “Caletes.” Dictionary of Continental Celtic Place-names . Aberystwyth University, 2007. http://dlx.bookzz.org/userbooks/1/dfbb5244018d59c13c7deaa059d66643/_as/[Falileyev,_Alexander]_Dictionary_of_Continental_C(BookZZ.org).pdf

Karaca, Veli. Belgelerle Yenişar. Isparta: Kardelen Sanat Yayınları, 2006.

Kaya, Mehmet Ali. Anadolu’da Galatlar ve Galatya Tarihi. Konya: Çizgi Kitabevi, 2011.

Kaya, M. Ali. “Roma İmparatorluk Döneminde Beyşehir Gölü Çevresi”. I. Uluslararası Beyşehir ve Yöresi Sempozyumu, Bildiriler Kitabı, 11–13 Mayıs 2006,  Konya, s. 365-370.

Konyalı, İ. Hakkı. Âbideleri ve Kitâbeleriyle Beyşehir Tarihi. Erzurum: A. Ü. Fen-Edebiyat Fakültesi Yayını, 1991.

Lequenne, Fernand. Galatlar. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1991.

Magie, D. Roman Rule in Asia Minor to the End of the Third Century After Christ. Cilt 1, 2. Princeton: Princeton University Press, 1950.

Muşmal, Hüseyin. XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Beyşehir ve Çevresinin Sosyal ve Ekonomik Yapısı (1790-1864). Yayımlanmamış Doktora Tezi.  Konya: Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2005.

Özsait, Mehmet. Hellenistik ve Roma Devrinde Pisidya Tarihi. İstanbul: Edebiyat Fakültesi Basımevi, 1985.

1 Nisan 2016 Cuma

"MUMA" ADI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA II: YENİ BULGULAR

            Doğum yerim olan Gölkonak köyünün eski adı Muma’nın nereden geldiğiyle ilgili bir araştırma yapmış ve internetteki blogumda yayınlamıştım (Demirtaş, 2015). Ancak daha sonra konuyla ilgili okumalarım sırasında yeni bulgulara ulaştım. Bu yazımda onları açıklayacağım.
             İrlanda’daki Munster eyaletine, eskiden Muma, Mumha, Mumu, Muinhneach, Mumhain ve Mumhan gibi benzer adlar verildiğini daha önceki yazımda (Demirtaş, 2015) belirtmiştim.
             Peki, bu isimler nereden gelmektedir?
            Bir görüşe göre, Munster’ın  yer aldığı Güney İrlanda’nın eski sakinlerinin kökeni, Britanya’nın güney kıyılarında oturan eski Silures kavmine dayanıyordu. Bunlar Belçika inancından [Baal’a, yani güneşe tapan] olmakla birlikte öncelikli olarak Maman ya da büyük anaya tapıyorlar ve bundan dolayı kendilerine Momonii [büyük ananın çocukları] diyorlardı. Irlanda’ya geldikleri zaman da yerleştikleri bölgeye büyük ananın ülkesi anlamına gelen Moma ya da Mumhan adını verdiler.  (Beauford, 1786 : 398).
             Bir başka görüşe göre ise, İrlanda’nın bu bölgesi (Munster), milattan yaklaşık üç yüz elli yıl önce Britanya'dan Bolgae kabilelerinin gelişi üzerine Heremonia’daki (şimdiki Leinfer) yerlerinden ayrılan Nemethae halkı tarafından iskan edildiği için, Mumhan ya da yerliler ülkesi, sakinleri de Mumhanii ya da Momonii, yani yerliler ülkesinin sakinleri olarak adlandırılmıştır (Beauford, 1786: 397). 
            Eski bir İrlanda metni olan Cóir anmann’da da Muma ile ilgili olarak şöyle denmektedir:
            “(…) Muma, yani refahı (ana)  İrlanda’nın diğer bütün eyaletlerininkinden daha fazla (); zira adı Ana olan ve Luachair Dağı üstündeki Ana’nın İki Memesi adlı tepelere adını veren refah tanrıçasına orada [Munster] tapınılıyordu.” (Hily, 2007: 125).
             Lúachair Dağı bugünkü Kerry ilçesinde bulunan Slieve Lougher’dır.
            Croghan’da,  Elphin ve Abbey-Boyle arasında, Muma ya da Moma adını taşıyan bir de mağara mevcuttur. “Muma ya da Moma eski Keltçe Mam moii’den gelmekte olup büyük ananın yeri ya da tapınağı demektir. Söz konusu mağara, tanrıça Aonach’a adanmış olan kutsal bir mekândı. Druidler burada ayin düzenliyorlar ve Bolgae reisleri gerekli hallerde burada toplanarak ölmüş kahramanlarının ruhlarından yardım istiyorlardı.” (Pictet, 1824: 31; Beauford, 1786 : 397).
            Aonach, tanrıça Anu’nun  [Ana] adlarından sadece biridir. Bu tanrıça Eire, Eiriu, Eireann, Eirinn, Nanu, Anann, Nannan, Ith, Iath, Anith, Eadna, Eoghna, Tlachgo, Tlacht, Momo, Mumham, Ama, Ops ve Sibhol olarak da adlandırılmıştır (Pictet, 1824: 17). “Eski bir İrlandaca sözlükçede Anu, Nanu ve Nanann’ın tanrıların anası olduğu söylenmektedir. Ona verilen ve hepsi de ana anlamına gelen Momo, Mumhan, Mamman, Nang ve Ama gibi bazı isimler bunu doğrulamaktadır.” (Pictet, 1824: 18).
             “İrlanda gelenekleri; Fenike, Mısır, Yunan Adaları, Yunanistan, Etrürya’da yaygın olan; Hindistan’a kadar izlerine rastlanan ve eski yazarlarca Keltlerde ve Britanya Adaları’nda varlığı kabul edilen antik Kabir kültüne özellikle bağlıdır.” (Pictet, 1824: 124). Kabir kültünde,  ana tanrıça etrafında toplanmış tanrıların, belli bir silsile içinde birbirlerine bağlı bir kuvvetler sistemi, bir birlik oluşturdukları görülür. Bu tanrıların kimlik ve nitelikleri, isimlerini anmak yasak olduğundan, daha çok sır olarak kalmıştır. Antik kaynaklarda bunlar Kabir olarak adlandırılmışlardır. H. Balıkçısı (1998 : 136), Kabirlerin anayurdunun Anadolu’da Frigya olduğunu, bunlara Kuzeybatı Anadolu’da ve o kıyılara yakın adalarda, özellikle Limni ve Semendirek (Semadirek) adalarında tapınıldığını, buradan Yunanistan’a geçtiğini ileri sürmüştür. Ancak, Villanueva (1833 : 264), Kabir kültünün, sadece  Semendirek’e değil; İspanya, Britanya ve İrlanda gibi koloni kurdukları her yere Fenikeliler tarafından götürüldüğünü ileri sürmüştür.     
            Özetle, Anu, tanrıların anasıdır. Bu ana karakteri, birçok sözlükçede belirtildiği gibi, besleyici bir işlev içermektedir (Hily, 2007: 124). Ayrıca, onun,  İrlanda’nın koruyucu tanrıçası olarak kabul edildiği anlaşılmaktadır. Zira bu adanın eski isimleri arasında Nannu Adası da bulunmaktadır. Ayrıca adadaki birçok yer ona adanmış ve onun adıyla anılmıştır. Dublin ve Drogheda arasındaki Nany-water, Munster ve yukarıda anılan, Elphin ve Abbey-Boyle arasındaki mağara gibi (Pictet, 1824: 31).
            Muma adı üzerine daha önce yaptığım araştırmada (Demirtaş, 2015) tanrıça Muman’ın başına eklenen Mór sıfatının en eski yer tanrıçalarını belirtmek için kullanıldığını, o nedenle tapınımının çok eskilere dayandığını,  MÖ 5. yüzyılda İrlanda’nın güneyini istila etmeden önce, henüz Gallia Belgica’dayken de Érainn halkının bir tanrıçası olduğunun düşünülebileceğini söylemiştim. Nitekim bu düşüncemi destekleyen bir bulguya ulaştım.
            Ege’nin dışında, Avrupa’nın en erken yazılı belgelerinden bazıları şimdiki güney Portekiz ve güneybatı İspanya’da bulunmuşlardır. 98 örnekten oluşan bu külliyata güneybatı (SW) yazıtları denmektedir. Tartessian dilinde yazılmış olan bu yazıtları inceleyen John T. Koch, bunların bilinen Kelt dillerine çok benzediğini, MÖ 750-450 yıllarına ait 85 Tartessian yazıtın eski bir Kelt dilinde yazılmış tam ifadeler olarak okunabildiklerini, bundan dolayı Tartessian dilinin bilinen ilk Kelt dili olarak Kelt dilleri listesine eklenmesi gerektiğini ifade etmiştir  (Koch, 2012: 78; Koch, 2013: 277, arka kapak).
            Yukarıda anılan yazıtlardan bizi özellikle ilgilendiren, Güney Portekiz’deki Abóboda’da yapılan kazıda elde edilen bir mezar taşı üzerindeki yazıttır. Mezar taşı üzerinde yazıttan başka bir de savaşçı kabartması yer almaktadır. (Şekil 1)


Şekil 1: Abóboda/Güney Portekiz’de bulunan mezar taşı (Koch, 2012: 84)

             Koch ( 2012: 84) bu yazıtı şu şekilde yorumlamıştır:
        
            'Celle qui est nourrice à l'ailé (celle qui alimente l'oiseau du champs de bataille et le guerrier armé [v. l'image]) a emporté le héros et Alkos, ces hommes (qui) sont ici liés', cést a dire: ' La déesse de la guerre a emporté Alkos; cet homme (deux fois identifié) repose ici maintenant.' (Koch, 2012: 84).
            ‘O ki kanatlının bakıcı annesidir (o ki savaş alanı kuşunu ve silahlı savaşçıyı besleyendir [bak. Şekil 1]), kahramanı ve Alkos’u, şimdi burada yatan bu insanları alıp götürdü,’ yani, ‘Savaş tanrıçası, Alkos’un canını aldı; bu adam (kahraman ve Alkos aynı kişi) şimdi burada yatıyor.’ (Koch, 2012: 84).
            Bu yorumda Muma’nın karşılığı “bakıcı anne” ve “savaş tanrıçası” olarak verilmiştir. Bakma, besleme ve korumanın bir ana tanrıçanın işlevleri arasında olması anlaşılabilir bir şeydir. Aynı zamanda savaş tanrıçası olması ise onun Fenike kökenine işaret ediyor gibidir. Lequenne (1991: 69), Fenikelilerin kurduğu Kartaca’nın ana tanrıçasından “en kötü büyüleri, en aşırı azgınlıkları bilen, cinsel aşkın, ölümün, savaşın tanrıçası, Baal’in yardımcısı” olarak söz etmektedir. Dolayısıyla, yorumda geçen Muma aynı zamanda savaş tanrıçası da olan bir ana tanrıçayı çağrıştırmaktadır.
            Buraya kadar anlatılanlardan Muma’ya “yerlilerin yurdu”, “büyük ananın yeri ya da ülkesi”, “bakıcı ya da besleyici anne” gibi anlamlar yüklendiğini öğrendik. Onun, eskiden Keltlerin yaşadığı coğrafyada aile adı, yer adı ve tanrıça adı olarak kullanıldığını da biliyoruz (Demirtaş, 2015). Bugün de Fransa’nın kuzeybatısındaki Kelt kökenlilerin yaşadığı Bretanya’da, Ille-et-Vilaine iline bağlı Bain kantonunda konuşulan Pléchâtel Ağzı’nda muma ya da moma çocukların anne anlamında kullandıkları sözcüklerdir (Dottin ve Langouët, 1901:  CVI).
            Kelt coğrafyasında Muma adına sık rastlanması ve bu adın Keltçe açıklanabilir olması, Yenişar’daki Muma köyünün Keltlerle, yani MÖ 3. yüzyılda Avrupa’dan Anadolu’ya göç eden Kelt kökenli Galatlarla bir ilişkisinin olabileceğini akla getirmektedir. Şimdi bu olasılığı destekleyen tarihi gerçeklere kısaca değinelim.
            Galatlar Anadolu’ya geçtikten sonra hemen bir yere yerleşmediler. Kimine göre 10 yıl, kimine göre 40 yıl boyunca Anadolu’yu yağmaladılar. Hatta MÖ 189 yılında Romalılara yenilinceye kadar yaklaşık bir yüzyıl boyunca gerek yağma amacıyla gerekse çeşitli krallıkların hizmetinde paralı asker olarak Anadolu’da at koşturdular. MÖ 188 yılında imzalanan Apameia (Dinar) Barış Antlaşması ile Bergama krallığına bağımlı hale getirildikten sonra bile zaman zaman ona karşı başkaldırdılar. MÖ 169-166 arasında meydana gelen başkaldırılarında, Pisidia’daki Amblada kentine kadar ülkelerinin güneybatı ve batısındaki çok geniş bir alanda dehşet saçtılar (Kaya, 2011: 94).
            Apameia Barışı ile Bergama’ya bırakılan Amblada, Seydişehir ilçesi, Kızılca köyündeki Asar Dağı’nda bulunuyordu. Buranın Muma köyünün bulunduğu Yenişar’a uzaklığı sadece 50 km civarındadır. O nedenle Galatların Yenişar’ı yakından tanımış olmaları ve koşullarının uygunluğu nedeniyle daha o zamanlar bazı kabilelerin orayı yurt olarak seçmiş bulunmaları oldukça mümkündür. Ama bu açıdan daha büyük bir fırsat, MÖ 39’da Pisidia, Phrygia Paroreios ve Kilikia’nın bir kesiminin  “kral” unvanı ile birlikte Roma tarafından Galat aristokrat Amyntas’a verilmesiyle ortaya çıkmıştır (Kaya 2011: 128). Amyntas kendisine verilen bu toprakları daha da genişletmiş ve MÖ 37’de Galatia kralı olduğunda, bu krallık, Galatia dışında Lykaonia, Phrygia, Isauria, Pisidia ve Pamphylia’nın bir kısmını kapsar hale gelmiştir. Yenişar da Galatia krallığının içinde kalmıştır. Dolayısıyla, şayet Galatlar Yenişar’a Anadolu’da rahatça at oynattıkları daha önceki dönemlerde işgal yoluyla yerleşmemişlerse Amyntas’ın krallığı sırasında ve hatta MÖ 25 yılında krallığın Roma’ya bağlanıp bir eyalete dönüştürülmesinden sonra da oraya yerleşmiş olabilirler.
Galatlar Yenişar’a henüz Pisidia’da eşkiyalığın hakim olduğu dönemlerde yerleşmişlerse bunun tepelerde kale yerleşmeler şeklinde olması gerekir. Nitekim Yenişar'da farklı yükseklikteki tepeler üzerinde 10 adet kale kalıntısı bulunmaktadır. Bunlardan biri de Kaledos ya da Geledos’tur (Karaca, 2006: 22).  Kaledos, Keltçe Caletos ile neredeyse aynıdır. Caletos, hem bir Kelt tanrısının (Anwyl, 1906: 39) hem de bir Kelt kabilesinin (“Caletes.”) adıdır. Ön-Kelt dilinde kalet- ‘sert, inatçı’ demekti (Koch, John T. 2006: 333). O halde Caletos, ‘sert/inatçı insanlar’ anlamına gelmektedir. Antik Çağ yazarlarının eserlerinde Caleti, Caletes, Galetos, Galletos ve Kaletous olarak da geçen bu ad (Falileyev, 2007), kalenin adıyla hemen hemen aynıdır. Dolayısıyla, Kaledos Kalesi’nin, adını, geçmişte oraya yerleşmiş olan Keltler ya da Galatlar’dan almış olduğu pekâlâ söylenebilir.
            Muma köyüne gelince, o tepelerde değil, ovada kurulmuştur. Herhangi bir biçimde tahkim edilmiş de değildir. Bu onun kurulduğu dönemde eşkıyalığın bittiğini ve güvenin sağlandığını gösterir. Bu da ancak Amyntas’ın krallığı sırasında ve Roma Dönemi’nde mümkün olabilmiştir. Amyntas, bütün Pisidia ve Kilikia Toroslarını haydutlardan temizleyerek ve buralarda Roma adına güvenliği sağlayarak büyük bir ün kazanmıştır. Lequenne’nin (1991: 129) ifade ettiği gibi “bu dağlar geçilmez barınaklarla doluydu. Bunların arasında bereketli topraklar, ormanlar, sular vardı. Amyntas buraları bir bir ele geçirdi. Buralarda Homonadların arasında 20000 savaşçı yaşıyor ve toprağı işliyorlardı.  Amyntas yalnızca iyi bir asker değil, aynı zamanda iyi bir tarımcı idi.  Yol güvenliğinde olduğu kadar tarım ve hayvancılıkta da çok önemli gelişmeler sağladı. Lycaonia’da kendine ait üç yüz koyun sürüsü vardı. Kentler; hayvancılık, dericilik, peynircilik ve keçi kılından çadır yapımı sayesinde gitgide zenginleşiyorlardı (Lequenne, 1991: 129, 130). Güvenliğin artması ve tarımın gelişmesi sayesinde dağların tepesindeki yerleşmelere ve kalelere ihtiyaç kalmadı, dolayısıyla bunların çoğu terkedildi (Roller, 2013 : 391).
            Muma’nın ilk sakinleri, daha önce yüksek tepelerdeki kalelere yerleşmiş Galatlar olabileceği gibi, Galatia’nın diğer bölgelerinden buraya yerleştirilen kişiler de olabilir. Zira, daha önce de belirtiğimiz gibi, Amyntas, Pisidia ve Kilikia Toroslarını haydutlardan temizledikten sonra dağlar arasında kalan bereketli topraklara aynı zamanda tarımla uğraşan savaşçılar yerleştirmişti. Öte yandan Galatlar Batıyla, Marsilya ve Toulouse’la ilişki içindeydiler (Lequenne, 1991: 64). Kendilerini güçlendirmek için Avrupa’dan pek çok kardeşlerini getirtmekten geri durmuyorlardı (Lequenne, 1991: 48). Hatta Batı Galyalılarından oluşan ‘Alauda (Çayır kuşu)’ Lejyonu Küçük Asya’dan geçer ve burada uzun süre kalır. Hizmet süresini bitiren eski askerlere Galat yaylasının kenarından toprak verilir. Hepsi, geri gelebilecek olan eşkiyalara karşı tamamlayıcı bir güvenlik kuvveti kurmuş olurlar.” (Lequenne, 1991: 131). 
            Galatların dili Keltçe idi. “Strabon’a (xii.v.1) göre Keltçe MÖ 1. yüzyıla kadar tüm Galatia topraklarında birliği sağlamak için kullanıldı. MS 6. yüzyıla kadar nüfusun çoğunun konuştuğu başlıca dildi.” (Yörükan, 2009: 184). Ancak, Galatların kullandığı dilden günümüze sadece 120 civarında sözcük kalmıştır (Yörükan, 2009: 185). Bunların da çoğu şahıs adı olup on kadarı gündelik dilde kullanılan sözcüklerdir (Yörükan, 2009: 228). Muma, bu sözcükler arasında bulunmamasına karşın, aile adı, yer adı ve tanrıça adı olarak Keltlerin yaşamış olduğu diğer coğrafyalarda  karşımıza çıkmaktadır. Ona çeşitli kaynaklarda  “yerlilerin yurdu”, “büyük ananın yeri ya da ülkesi”, “ana”, “bakıcı ya da besleyici anne” gibi çeşitli anlamlar yüklenmiştir. Benim kanaatime göre, Muma köyü, Pisidia’da güven ortamı sağlandıktan sonra, ovada, tarım yapmak için kurulmuştur. O nedenle, köye Muma adının, toprağın besleyici ve doyurucu niteliğinden dolayı, “bakıcı ya da besleyici anne” anlamında verilmiş olması mümkündür. Ancak, Muma köyüne bu isim, besleyip büyüten ve bu niteliğinden dolayı  toprakla bir tutulan (Roller, 2013 : 141, 345) ana tanrıça Kibele’ye atfen  “ana” ya da “büyük ananın yeri” anlamında da verilmiş olabilir. Zira, Galatlar, ağaçlara, kaynaklara, nehirlere ve bir ana tanrıçaya tapınma, gece ayinleri, dinsel tören dansları, kâhinlik, iki cinsten de rahip olunması gibi kendi dinlerinden kimi unsurlar taşıdığı için Anadolu’da karşılaştıkları Kibele tapıncını zamanla benimsediler (Lequenne, 1991: 92).  “Bütün Pisidia kentlerinde Büyük Ana’ya adanmış tapınaklar vardı. Phrygia Paroreia’nın başkenti Antiocheia’da [Yalvaç] kentin koruyucu tanrılarından biri o idi.” (Graillot, 1912: 381). 
            Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Yenişar’da Kaledos, Muma, Malanda, Mındıras (Eğrinas) gibi sadece birkaç yabancı yer adı günümüze kadar gelmiştir. Bunlardan Kaledos ve Muma’nın Keltçe ile açıklanabildiğini bu araştırma göstermiştir. Tarihi olaylar da geçmişte Yenişar’da bir Kelt varlığı olabileceği fikrini desteklemektedir. O nedenle yörede yapılacak yüzey araştırmalarında bu husus mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır.

Mehmet Demirtaş
Ankara, Nisan 2016


 KAYNAKLAR
 
Anwyl, Edward. Celtic Religion in Pre-Christian Times. London: Archibald Constable & Co. Ltd., 1906. https://ia600409.us.archive.org/14/items/celticreligionin00anwy/celticreligionin00anwy.pdf
Beauford, William.  The Ancient Topography of IrelandCollectanea de rebus hibernicis içinde. Cilt 3. Dublin : Luke White, 1786, 249-426. https://ia800504.us.archive.org/17/items/collectaneadere08vallgoog/collectaneadere08vallgoog.pdf

“Caletes.” Wikipedia. https://es.wikipedia.org/wiki/C%C3%A1letes.
Demirtaş, Mehmet. “Yenişarbademli’de Bir Antik Kent: Tityassos”, 2016.  http://mehmet-demirtas-2.blogspot.com.tr/2016/01/yenisarbademlide-bir-antik-kent.html
Demirtaş, Mehmet. “Muma Adı Üzerine Bir Araştırma”, 2015. http://mehmet-demirtas-2.blogspot.com.tr/2015/04/muma-adi-uzerine-bir-arastirma.html
Dottin, G., J. Langouët. Glossaire du parler de Pléchâtel (canton de Bain, Ille-et-Vilaine). Rennes: Plihon Hommay-Paris: Welter, 1901. http://bibnum.univ-rennes2.fr/files/original/870258af91cb951dcd1a7a12842d649b.pdf
Falileyev, Alexander. “Caletes.” Dictionary of Continental Celtic Place-names . Aberystwyth University, 2007. http://dlx.bookzz.org/userbooks/1/dfbb5244018d59c13c7deaa059d66643/_as/[Falileyev,_Alexander]_Dictionary_of_Continental_C(BookZZ.org).pdf
Graillot, H. Le culte de Cybèle, Mère des dieux, à Rome et dans l'Empire romaine. Paris, 1912. https://ia600406.us.archive.org/0/items/bibliothquedes107ecoluoft/bibliothquedes107ecoluoft.pdf
Hakikarnas Balıkçısı. Anadolu Tanrıları. 8. Basım. Ankara : Bilgi Yayınevi, 1998.
Hily, Gael. Le dieu celtique Lugus. Doktora Tezi. l’École Pratique des Hautes Études, 2007. https://tel.archives-ouvertes.fr/file/index/docid/614164/filename/Hily_Le_Dieu_celtique_Lugus.pdf
Karaca, Veli. Belgelerle Yenişar. Isparta: Kardelen Sanat Yayınları, 2006.
Kaya, Mehmet Ali. Anadolu’da Galatlar ve Galatya Tarihi. Konya: Çizgi Kitabevi, 2011.
Koch, John T. Tartessian: Celtic in the South-west at the Dawn of History. Gözden geçirilmiş ve genişletilmiş ikinci baskı. Aberystwyth: Celtic Studies Publications, 2013. https://www.academia.edu/7032784/Tartessian_Celtic_in_the_South-west_at_the_Dawn_of_History
Koch, John T. “Tartessian as Celtic and Celtic from the West: both, only the first, only the second, neither”. D. Le Brise, Aires Linguistiques Aires Culturelles. Études de concordances en Europe occidentale : zones Manche et Atlantique içinde. Brest: Centre de Recherche Bretonne et Celtique / Université de Bretagne Occidentale, 2012, 77–92.  https://www.academia.edu/7399245/Tartessian_as_Celtic_and_Celtic_from_the_West_both_only_the_first_only_the_second_neither
Koch, John T., ve ark. (Eds.). “Calidones.” İçinde: Celtic Culture. A Historical Encyclopedia. 5 Vol. Santa Barbara, California, Vol. 1, 2006, 332-333.
Lequenne, Fernand. Galatlar. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1991.
Pictet, Adolphe. Du Culte des Cabires chez les anciens Irlandais. Genève: J.J. Paschoud, 1824. https://ia902605.us.archive.org/30/items/ducultedescabir00pictgoog/ducultedescabir00pictgoog.pdf
Roller, E. Lynn. Anadolu Kybele Kültü : Ana Tanrıça’nın İzinde. İstanbul : Alfa Yayınları, 2013.
Shaw, Robert. "A Critical Review of the History of the Scots or Gaels". Historical Origins Comprising "The Chaldean and Hebrew and the Chinese and the Hindoo Origins," "The Origin of the Ancient Civilization of the Nile's Valley: " and Historical Critiques Comprising "A Critical Review of the History of the Scots or Gaels," and "A Critical Review of the History of Ancient Egypt."  içinde. St. Louis: Becktold & Company, 1889. https://ia600409.us.archive.org/10/items/historicalorigin00shaw/historicalorigin00shaw.pdf
Villanueva, Joachimo Laurentio. Phoenician Ireland. London : Longman & Co. Paternoster Row ; Joseph Robins, Bride Court, Fleet Street, 1833. https://ia601408.us.archive.org/24/items/phnicianireland00villgoog/phnicianireland00villgoog.pdf
Yörükan, Güneş. A study on Celtic/Galatian Impacts on the Settlement Pattern in Anatolia Before the Roman Era. Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Doktora Tezi, 2009. http://etd.lib.metu.edu.tr/upload/3/12610539/index.pdf.







29 Mart 2016 Salı

MALANDA

            Malanda, Yenişar’ın dağlık kesiminde bulunan, Antik Çağ’a ve Selçuklu Dönemi’ne ait kalıntılar barındıran bir yerdir. Burada Antik Çağ’a ait heykelcikler, sikkeler, gözyaşı kapları, şarap testileri, bir yüzü kabartmalı üzüm salkımı ile bezenmiş çocuk lahiti gibi eşyalar bulunmuştur  (Karaca, 2006: 17-18).
            Rahmetli Veli Karaca, Belgelerle Yenişar adlı kitabında, Pisidia sınırları içinde Amalda isminde bir kentin bulunduğunun piskoposluk listelerinden anlaşıldığını, üzüm ve şarabı ile meşhur olan bu kentin yerinin henüz tam olarak saptanamadığını, ancak tarihçilerin onun Beyşehir Gölü ile Eğridir Gölü arasında bir yerde olabileceğini düşündüklerini belirtir. Daha sonra da kendi kanaatını açıklar. Ona göre Amalda Malanda’dadır. Karaca, henüz yeri bilinmeyen Amalda’dan söz ederken, İ. Hakkı Konyalı’nın Âbideleri ve Kitâbeleriyle Beyşehir Tarihi adlı kitabına gönderme yapmıştır. Anılan kitabın ilgili satırları şöyledir:
            “Pisidia sınırları içinde Amblada adlı bir başpiskoposluğun daha bulunduğu Misthia (Fasıllar) ile Ousad (Yunuslar) kilise listelerinde görülmektedir. Burası şarabı ile meşhur imiş. Tarihçiler bu şehrin yerini kesin olarak tespit edemiyorlar. Biz buranın eski Gurgurum olduğunu tahmin ediyoruz. Bazıları bunu Eğridir Gölü civarına kadar götürmek istemişlerdir.” (Konyalı, 1991: 20).
            Dikkat edilirse yukarıdaki satırlarda Amalda’dan değil, Amblada’dan söz edilmektedir. Zira Amalda adında yeri bilinen ya da bilinmeyen bir Roma kenti yoktur. Amblada’nın yeri ise bugün artık bilinmektedir. Seydişehir ilçesi, Kızılca köyündeki Asar Dağı’ndadır. Kendi adına sikke bastırabilen bu antik kent, gerçekten de üzümü ve şarabı ile meşhurdu ve bağlarının koruyucusu, ana tanrıça Kibele idi (Graillot, 382).
            Malanda adı, Yenişar’da günümüze ulaşan birkaç yabancı yer adından biridir. Yer adı, şahıs adı ve aile adı olarak dünyanın değişik yerlerinde de kullanılmaktadır ((“Malanda.”); (“Malanda, Queensland.”)).  Ne anlama geldiği bilinmemektedir. Hitit kaynaklarında –anda ile biten birçok yer adı geçmektedir (Adiego, 2007: 342). Örneğin, Milet’in Hitit kaynaklarında geçen adı Millawanda’dır. O nedenle Mallanda’nın Hititçe olma olasılığı vardır. Ayrıca mall- Hititçede “öğütmek” demektir (Puhvel, 2004: 23). 1584 tarihli Osmanlı kayıtlarından Malanda’nın Yenişehir nahiyesine bağlı bir köy olduğu ve değirmen vergisi ödediği anlaşılmaktadır (Erdoğru, 2006: 356). Zaten orada yakın zamana gelinceye kadar bir su değirmeni vardı. Antik Çağ’da da orada değirmencilik yapıldığını söylemek mümkündür. Gerçi bilinen ilk su değirmenleri, MÖ 3. yüzyıla, yani Helenistik döneme aittir (“Watermill.”). Ancak Hititler zamanında da köle ya da hayvan gücüyle çalışan büyük değirmenler vardı. O nedenle Malanda, öğütmek anlamına gelen Hititçe mall- fiilinden türemiş olabilir. Bu fiilin 3. çoğul kişi emir çekimi “öğütsünler” demek olan mallandu’dur (Puhvel, 2004: 23) ve Malanda ile büyük bir ses benzerliği vardır. Hititçe bir Hint-Avrupa dilidir. Diğer Hint-Avrupa dillerinde de öğütmek anlamında Hititçedeki mall-‘a benzer sözcükler bulunmaktadır. Ön-Kelt dilinde mel-e/o- ya da mal-e/o-; Got dilinde, Eski Yüksek Almancada ve bugünkü Bretoncada malan  öğütmek anlamına gelmektedir (“grind.”; Calin, 2013). Hepsinin de  sürtmek, öğütmek fikrini anlatmak için kullanılan Sanskritçe malana sözcüğünden türediği ileri sürülmektedir (Maury, 1857: 224).
            Bunlar benim amatör bir araştırmacı olarak ortaya koyduğum şeylerdir. Toponomi denen yer adı bilimi henüz ülkemizde gelişmemiştir. Umarım bir an önce gelişir de bu konularda daha ciddi araştırmalar yapılır ve daha güvenilir sonuçlara varılır. Ama unutmamak gerekir ki bilim ne kadar gelişirse gelişsin geçmişe dair her şeyi bilmek de mümkün olmayacaktır.

Mehmet Demirtaş
Ankara, 29.03.2016

   
KAYNAKLAR
Adiego, Ignacio J. “The Carian Language”. Handbook of Oriental Studies. Cilt 1/86. Leiden-Boston: Brill, 2007. http://cnqzu.com/library/To%20Organize/Books/Brill%20Ebooks/Brill._Handbook_of_Oriental_Studies/Brill.%20Handbook%20of%20Oriental%20Studies/9004152814.pdf
Calin, Didier. "‘to grind’ and ‘to trample’ in Indo-European poetics”. Dictionary of Indo-European Poetic Themes’den alıntı. Riga, 2013. https://www.academia.edu/3029576/_to_grind_and_to_trample_in_Indo-European_poetics
Erdoğru, Mehmet Akif. Osmanlı Yönetiminde Beyşehir Sancağı (1522-1584). İstanbul: IQ Kültür Sanat Yayıncılık, 2006.
Graillot, H. Le culte de Cybèle, Mère des dieux, à Rome et dans l'Empire romaine. Paris, 1912. https://ia600406.us.archive.org/0/items/bibliothquedes107ecoluoft/bibliothquedes107ecoluoft.pdf
“grind.” English–Proto-Celtic Word-list with attested comparanda (en son 1 Aralık 2004’de gözden geçirilmiş). http://archaeologydataservice.ac.uk/archiveDS/archiveDownload?t=arch-408-1/dissemination/pdf/Lexicon/English_Proto-Celtic_and_comparanda.pdf
Karaca, Veli. Belgelerle Yenişar. Isparta: Kardelen Sanat Yayınları, 2006.
Konyalı, İ. Hakkı. Âbideleri ve Kitâbeleriyle Beyşehir Tarihi. Erzurum: A. Ü. Fen-Edebiyat Fakültesi Yayını, 1991.
“Malanda.” Names Encyclopedia. http://www.namespedia.com/details/Malanda
“Malanda, Queensland.” Wikipedia. https://en.wikipedia.org/wiki/Malanda,_Queensland
Maury, Alfred. Histoire des religions  de la Grèce antique. Cilt  1. Paris : Librairie Philosophique de La Drange, 1857.
Puhvel, Jaan. Hittite Etymological Dictionary. Vol. 6. Berlin-New York: Mouton de Gruyter, 2004. http://dlx.bookzz.org/genesis/937000/a84b258f7e211b94bf808850c9962a65/_as/[Jaan_Puhvel]_Hittite_Etymological_Dictionary,_Vol(BookZZ.org).pdf
“Watermill.” Wikipedia.  https://en.wikipedia.org/wiki/Watermill