26 Temmuz 2016 Salı

GÖLKONAK (MUMA) KÖYÜ TARİHİ

            Isparta/Yenişarbademli ilçesine bağlı olan Gölkonak köyünün eski ismi Muma’dır. Bu ad Türkçe olmadığı düşünülerek 1960’lı yıllarda kaldırılmıştır.
            Gölkonak köyü, tarihi Pisidia bölgesinde yer almaktadır
            Pisidia bölgesi, Eski Taş Çağı’ndan itibaren ovalarda ve doğal yükseltiler üzerinde sürekli bir yerleşmeye sahne olmuştur (Özsait, 1985: 149). Gölkonak köyünün yer aldığı Yenişar’da bilinen en eski yerleşme yeri Beyşehir Gölü kenarındaki Tol’dur. Buradaki yerleşmeler Geç Yeni Taş Çağı’na kadar gider (Bahar, 2011: 190).  Farklı yükseklikteki tepeler üzerinde de Antik Çağ’dan kalma 10 adet kale kalıntısı bulunmaktadır (Karaca, 2006: 22, 23). Bu kalelerden birinin adı Kaledos ya da Geledos’tur (Erdem, 1935: 254 ; Karaca, 2006: 22). Kaledos, Keltçede “sert/katı insanlar” anlamına gelen ve klasik kaynaklarda yer ismi olarak da geçen Caletos ile neredeyse aynıdır. (Falileyev, 2007) Tarihsel gerçekler de Kaledos’un Helenistik Dönem’de Galatlar/Keltler tarafından kurulmuş olabileceğini düşündürmektedir. Nitekim III. Makedonya Savaşı’ndan (MÖ 171-168) sonra Doğu’da güçlü bir krallık istemeyen Roma, kendisine savaşta yeterince destek vermediği bahanesiyle Bergama Krallığı’na karşı Galatları koruyan bir politika izlemiş ve Bergama hâkimiyetini Galatların lehine azaltmaya çalışmıştır. Bergama Kralı II. Attalos’un kral olmadan hemen önce (MÖ c. 160) Ambladalılara yazmış olduğu mektup, Pisidia’da bulunan bir gümüş sikkedeki Galatların komutanı Solovettius ile kimliklendirilen Soloetou yazısı  ve yine Pisidia’da ele geçirilen Keltçe isimlerin yer aldığı yazıtlar, Roma'nın izlediği bu politika sonucunda, Beyşehir Gölü çevresinin Bergamalıların denetiminden çıkıp Galatların denetimi altına girmiş olabileceğini gösteren kanıtlardır (Kaya, 2006: 365).          
            Bölge sakinleri, Büyük İskender’in ölümünden sonra ortaya çıkan karışıklık ve eşkıyalık nedeniyle, Hellenistik Devir’de (MÖ 330-30), tarih öncesi devirlerdekinin aksine, yüksek dağlar üzerinde kurdukları tahkim edilmiş şehirlerinin içine çekilmişlerdir (Özsait, 1985: 149). Bu dönemde Tol’da da yerleşme kesintiye uğramıştır (Bahar, 2011: 190). Ancak eşkıyalık ortadan kaldırılıp barış sağlandıktan sonradır ki Pisidia’da yeniden ovalık kesimde yerleşme yerleri kurulmuş, sosyal, ticari ve kültürel hayat canlanmıştır (Özsait, 1985:150). Bu da Roma himayesindeki Galat kralı Amyntas sayesinde mümkün olmuştur (Lequenne, 1991: 130). MÖ 39’da, Pisidia, Phrygia Paroreios ve Kilikia'nın bir bölümü, Romalı komutan Marcus Antonius tarafından kral ünvanı ile birlikte Amyntas’a verilmiştir (Kaya, 2011: 128). O da, önce Pisidia’yı haydutlardan temizleyerek güvenliği sağlamış, sonra da tarım ve hayvancılık faaliyetlerini başlatmıştır (Lequenne, 1991: 130). MÖ 25 yılında öldüğünde sahip olduğu ve içinde Yenişar’ın da bulunduğu Galatya krallığı Roma’ya bağlanmış ve aynı adı taşıyan bir eyalete dönüştürülmüştür (Kaya, 2011: 132).
           Muma köyü Yenişar Ovası’nın tam ortasında kurulmuştur. Eskiden kale içinde olduğunu gösteren bir emare de yoktur. Bu da onun, Pisidia’da huzur sağlandıktan sonra, yani Amyntas’ın krallığı sırasında ya da Roma Dönemi’nde kurulmuş olabileceğini akla getirmektedir; ancak Helenistik Devir’de kurulmuş ve güvenliğinin tüm Yenişar Ovası’na hâkim konumda bulunan Kaledos Kalesi’ndeki savaşçılar tarafından sağlanmış olabileceğini de göz ardı etmemek gerekir. Zira Galat soyluları özellikle yüksek tepelerde kurulmuş, sahip oldukları köylere hâkim kalelerde yaşıyorlardı (Maggie, 1950: 454-55).  Bu kaleler aynı zamanda köylerde yaşayanlar için de bir sığınma yeri görevi görüyorlardı (Maggie, 1950: 742).
Muma sözcüğü Türkçe olmamakla birlikte Rumca da değildir. Ancak “Muma”nın Galatların dili Keltçede karşılığı vardır. Çeşitli kaynaklarda ona “yerlilerin yurdu”, “büyük ananın yeri ya da ülkesi”, “ana”, “bakıcı ya da besleyici anne” gibi çeşitli anlamlar yüklenmiştir (Demirtaş, 2016). Ayrıca,  Muma, aile adı, yer adı ve tanrıça adı olarak Keltlerin yaşamış olduğu diğer coğrafyalarda da karşımıza çıkmaktadır (Demirtaş, 2015).
            Osmanlı Dönemi’nden kalma Ocak 1664 tarihli bir şeriye mahkemesi belgesi de Muma’nın Türklerin gelişinden önce kurulduğunu göstermektedir. Belgenin başında  şu satırlar yer almaktadır:
            “Husûs-ı  âti’l beyan ki mahallinde istimâ’ı iltimâs olunmağın sâb-ı şer’den [doğrusu savb-ı şer]  bu fakîr ve zeyl-i kitabda mestûru’l esâmî olan müslimîn ile Kaşaklı Kazâsına tâbi’ Muma nâm karye kurbunda Aşağı Kenise nâm karyede vâki’ Musalar Çayırı dimekle ma’rûf mevzi’e varılıb akd u meclis-i şer’ olundukda…”1
                Bu günümüz Türkçesine şu şekilde çevrilebilir:
            “Aşağıda anlatılacak olan konunun yerinde dinlenilmesi istendiği için Mahkeme’den bu fakir ve ekte isimleri yazılmış olan Müslümanlar ile Kaşaklı kazasına bağlı Muma köyü yakınındaki Aşağı Kenise köyünde bulunan Musalar Çayırı denilen yere varılıp Mahkeme kurulduğunda…”
    Yukarıdaki satırlardan Muma'nın yakınında Aşağı Kenise denen bir köyün olduğu anlaşılmaktadır. “Kenise”  Arapçada “kilise” anlamına geldiğinden, Aşağı Kenise ya da Aşağı Kilise’nin, o tarihte değilse de –zira 15. ve 16. yüzyıl tahrir defterlerinde Muma’da hiçbir gayrimüslim gözükmemektedir- geçmişte bir Hristiyan köyü olduğu açıktır. Yeri de köy mezarlığının bitişiğindeki Taşlıarım mevkidir. Bugün tarım alanı olan bu mevki Aşağı Mahalle’nin hemen yanı başındadır. Bu mahallenin orta yerinde halk arasında Tekke denilen etrafı çevrili küçük bir mezarlık vardır. Bu mezarlık aslında bir zamanlar burada faaliyet gösteren Şeyh Hacı İbrahim bin Mustafa bin Süleyman Zâviyesi’nin mezarlığıdır. Bu Zâviye’ye Karamanoğulları Beyliği'nin kurucusu olan ve 1256-1261 yılları arasında hüküm süren Karaman Bey tarafından mukarrernâme verildiği Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuyud-ı Kadime Arşivi’nde 584 numarada kayıtlı 1583 tarihli vakıf defterinde yer alan şu ifadelerden anlaşılmaktadır: 
“Vakf-ı zâviye-i Şeyh Hacı İbrahim bin Mustafa bin Süleyman, der karye-i Muma tâbi-i nâhiye-i Yenişehir min nevâhi-i el-medinetü’s Süleymaniye el-Eşrefiyye el-ma’rufeti, ber mûceb-i vakıfnâme-i şer’iyye, el-muvarrah be-tarih-i sene hamse ve sittin ve semanmie ve ber mûceb-i mukarrernâme-i Karaman Beğ hâkim-i sabık-ı vilâyet-i Karaman ber mûceb-i Defter-i Atîk.” (Erdoğru, 1989: 314).
Bu ifadeler günümüz Türkçesine şu şekilde çevrilebilir:
“Eski Defter gereği Karaman vilayetinin eski hâkimi Karaman Bey’in mukarrernâmesi gereği ve 865 [miladi 1460] tarihi ile tarihlendirilmiş şer’iyye vakıfnâmesi gereği, Beyşehir’in nahiyelerinden Yenişehir nahiyesine bağlı Muma köyünde, Süleyman oğlu Mustafa oğlu Şeyh Hacı İbrahim Zaviyesi Vakfı.”
Erdoğru (1994: 98), pek çok köyün ve mahallenin zâviyeler etrafında geliştiğini söylemektedir. Bunun Muma için de geçerli olduğu, Türklerin Yenişar’a yerleşmeye başladığı bir zamanda kurulan Hacı İbrahim Zâviyesi’nin etrafında göçerlerin yerleşmesiyle, kadim Muma’nın yanında yeni bir köy oluştuğu anlaşılmaktadır. Geçmişte Muma’ya “Çatal Muma” denmesi de, onun bu şekilde yan yana iki yerleşmeden oluşmuş olmasından dolayı olmalıdır.
 Zâviyelerin iki temel amacı vardır. Bunlardan biri, İslam dinini öğretmek ve yaymak; diğeri ise kendi bölgelerinden gelip geçenlere her türlü yardımı sağlamaktır (Erdoğru, 1994: 97). Hacı İbrahim Zâviyesi’nin, Türklerin bölgeye yerleşmelerinden önce de var olan kadim Muma’nın hemen yanı başında kurulmuş olması, amacın, sadece Müslümanlara dinlerini öğretmekle sınırlı olmadığını, fakat aynı zamanda onu gayrimüslimlere de öğretmek ve yörenin İslamlaşmasını sağlamak olduğunu göstermektedir. Nitekim 15. ve 16. yüzyıl tahrir defterlerinde Muma’da hiçbir gayrimüslim kaydına rastlanmamaktadır. Zaten 16. yüzyılın ilk yarısından itibaren bölgenin Türkleşmiş ve İslamlaşmış olması nedeniyle, Orta Anadolu zâviyelerinin önemi azalmış ve bazı zâviye binaları harabe halini almıştır (Erdoğru, 1994: 99).
            Muma’nın içinde bulunduğu Beyşehir bölgesi Selçuklular, Karamanoğulları ve Eşrefoğullarından sonra Hamitoğullarının eline geçmiştir (Erdoğru, 2006: 39). Bölge, Hamitoğlu Hüseyin Bey tarafından Akşehir, Yalvaç, Beyşehir, Seydişehir ve Şarkikaraağaç’ın 80.000 altına I. Murat’a satılmasıyla 1381’de Osmanlıların olmuştur. Osmanlılarla Karamanoğulları arasındaki mücadelede sık sık el değiştiren Beyşehir, Fatih Sultan Mehmet tarafından 1466’da kesin olarak Osmanlı topraklarına katılmış ve Karaman eyaletinin bir sancağı haline getirilmiştir.
           Muma ile ilgili ilk yazılı belgeler Osmanlı Dönemi’ne aittir. Yörenin Osmanlı egemenliğine katılmasından hemen sonra yapılan ilk sayımı içeren ve Mehmet Akif Erdoğru tarafından 1466 Tarihli Akşehir Mufassal Defteri adıyla 2015 yılında yayımlanan Tahrir Defteri’nde (MM 241) yer alan Muma’ya ilişkin bilgiler defterin günümüze tam olarak ulaşmaması nedeniyle çok eksiktir. II. Bayezid Dönemi’ne ait olan ve Erdoğru (2006: 24) tarafından 1507'ye tarihlendirilen 40 no.lu Tahrir Defteri'nde (TT 40) Muma sakinlerinden Hacı İbrahim oğlu Abdi’nin Ebu Eyyub soyundan geldiği ve öşürden başka vergilerden muaf olduğu belirtilmiştir (Konyalı, 1991: 145). Bu tarihte Muma’daki yetişkin erkek nüfusu 73, hane sayısı 57’dir2 (Erdoğru, 2006: 365). 1524 yılına gelindiğinde bu sayılar sırasıyla 101 ve 70’e ulaşmıştır (Erdoğru, 2006: 365).
            1583 yılında III. Murad tarafından hazırlattırılan Beyşehir Sancağı İcmal Defteri’ne göre sancaktaki 270 timardan 14’ü Muma’nın bağlı olduğu Yenişehir nahiyesinde bulunuyordu. Bu 14 timarın toplam geliri 50330 akçeydi. Köyler arasında timar sayısı ve geliri açısından, toplam 12000 akçe geliri olan 3 timara sahip Muma başta geliyordu. Timar geliri olarak onu sırasıyla Şehirköy, Kurucaova, Yenice, Bademli, İsrailler ve Malanda izliyordu. Hoyran ve Kürdler’de ise o sırada timar yoktu.
            Mehmet Akif Erdoğru tarafından Beyşehir Sancağının 1584 Tarihli Nüfus Sayımı adı altında yayımlanan Defter-i Mufassal-ı Livâ-i Beyşehir (KK 137) adlı defter Muma hakkında nispeten daha ayrıntılı bilgiler içermektedir. Bu defterde, köyde oturan 188 yetişkin erkeğin vergi statüleri ile birlikte adları yazılıdır (Erdoğru, 2004: 213-215). Yetişkin erkek sayısından hareketle, Muma’nın o tarihteki hane sayısı 113, toplam nüfusu 565 olarak tarafımızca tahmin edilmiştir (Demirtaş, 2017).  Hasıl yani vergi geliri, kalemler üzerinden ve toplam olarak gösterilmiş olup köyden alınacak toplam vergi 13000 akçedir. Bunlardan başka, Hacı İbrahim Zâviyesi (Tekkesi) ile Ebu Eyyub El-Ensarî soyundan geldikleri resmen kabul edilen 8 yetişkin erkeğin adları defterde kayıtlıdır. 
            1844 tarihli Temettuat Defteri’ne göre Muma’da 41 hane reisi vardır. Bunlardan 32’si çiftçi, 2’si hizmetkâr, 1’i imam, 2’si yaşlı ve engelli, 2’si askerde, 2’sinin de mesleği bilinmiyor (Muşmal, 2005: 366, 372, 373). Köyde sanayi ve ticaretle uğraşan kimse yoktur (Muşmal, 2005: 368 ). İşlenen toplam tarım arazisi 377,5 dönümdür (Muşmal, 2005: 381). Hane başına gelir 621,63 kuruş, köyün toplam geliri ise 25487 kuruştur (Muşmal, 2005: 378 ). Bu rakamlar, hem nüfusun hem de işlenen arazinin 16. yüzyıla göre çok büyük miktarda azaldığını göstermektedir.
            Muma, Yenişar’daki en eski köy olması nedeniyle başlangıçta geniş bir araziye sahipti. Yeni köylerin kurulmasıyla bu arazi küçüldü. Nitekim Veli Karaca’nın Belgelerle Yenişar adlı kitabında sunduğu belgelerden, Muma ile özellikle Kurucaova ve Hoyran köyleri arasında yüzyıllara yayılan arazi anlaşmazlıklarının olduğu, bu son iki köyün, arazilerini Muma aleyhine genişlettikleri anlaşılmaktadır.
            Muma köyünün Osmanlıdan günümüze kadar içinde yer aldığı idari yapı da yine Karaca’nın sunduğu belgelere ve yaptığı yorumlara dayanılarak aşağıdaki şekilde özetlenebilir: Muma’nın bağlı olduğu Yenişehir nahiyesi 1609-1698 arasında Kaşaklı kazasına bağlıdır (Karaca, 2006: 63). Daha sonra Beyşehir kazasına bağlanmıştır. 1766 yılında Yenişehir nahiyesi kaldırılmış, yöreye Yenişar denmeye başlanmıştır (Karaca, 2006: 67). Beyşehir’e bağlı Yenişar köylerinin adaletle ilgili işlerine Kaşaklı kadısı bakmıştır (Karaca, 2006: 67).
            Alaaddin Keykubat zamanında kurulan Şarköy ya da Şehirköy’ün sakinleri sonradan kurulan Bademli, Kurucaova, Yenice ve Hoyran köylerine peyder pey göçmüş, 1766’da burada sadece 5 hane kalmış, bunların da 4’ü Hoyran’a 1’i de Muma köyüne taşınınca Şehirköy tamamen ortadan kalkmıştır (Karaca, 2006: 68).
            Yenişar, 1819-1868 yılları arasındaki belgelerde Konya sancağına bağlı bir kaza olarak geçmektedir. (Karaca, 2006: 78) Kaza merkezi başlangıçta Hoyran, daha sonra Bademli olup 1847’de Bademli’de kadılık da kurulmuştur (Karaca, 2006: 70-72).
            1868’de Yenişar’ın kazalığı kaldırılarak tekrar nahiye yapılmıştır (Karaca, 2006: 76). 1872’de Bademli ile Hoyran arasında çıkan bir arazi anlaşmazlığı yüzünden Bademli, Yenice, Muma ve Kürdler, Şarkikaraağaç’a bağlanmışlardır (Karaca, 2006: 77). Bunlar 1874’e kadar Yenişar nahiyesi içinde kalmışlar, bilahare ayrı ayrı köyler haline gelmişlerdir (Karaca, 2006: 77, 78).
            1920’de Yenişar tekrar Beyşehir’e bağlı bir nahiye olmuştur. Isparta’nın vilayet olup Şarkikaraağaç’ın oraya geçmesiyle birlikte Bademli, Kürdler, Yenice ve Muma dilekçe vererek, yedi ay Beyşehir yönetiminde kaldıktan sonra, tekrar Şarkikaraağaç’a bağlanmışlardır (Karaca, 2006: 100).
            20 Mayıs 1990’da Yenişarbademli ilçe yapılmış ve Gölkonak köyü de oraya bağlanmıştır (Karaca, 2006: 101).  Bugün bu ilçenin tek köyü Gölkonak’tır.


Mehmet Demirtaş
Ankara, Temmuz 2016
(6 Ekim 2017 tarihinde yeniden gözden geçirilmiştir)


1 Merhum Veli Karaca 2006’da yayımladığı Belgelerle Yenişar adlı kitabına Muma’da bulunan 1664 tarihli şeriye mahkemesi belgesinin (hüccet) özetini koymuştur (Sayfa 58). Bu kitap basıldıktan üç yıl sonra, 2009 yılında, oğlu Mümtaz Karaca, babasından kalan elindeki belgeleri bir öğrencisi vasıtasıyla tanıdığı Osmanlı Arşiv Uzmanı Mustafa Mert’e  gönderip okutmuş ve onları henüz yayımlanmamış olan 1637-2010 Günümüze kadar Yenişar Bademli İlçesi ve Belgeleri- Transkripsiyon ve Özetleri adını verdiği bir kitapçıkta toplamıştır.  Bu alıntının yapıldığı transkripsiyonun kaynağı o kitapçıktır.

2 İ. H. Konyalı (1991: 125, 145), Âbideleri ve Kitâbeleriyle Beyşehir Tarihi adlı kitabında 40 no.lu Tahrir Defteri’nin II. Bayezid Dönemi’ne ait, fakat tarihsiz olduğunu belirterek deftere göre Muma’nın nefer (yetişkin erkek) sayısını 69, hane sayısını 60 olarak vermektedir. Bunlar, Erdoğru’nun (2006: 24, 365) bizzat 1507’ye tarihlendirdiği aynı deftere dayanarak verdiği sayılarla -73 nefer, 57 hane- uyuşmamaktadır.



KAYNAKLAR

Bahar, Hasan.  “Beyşehir Çevresinin Erken Tarihi”.  Meydan, A. (Ed.). Bilim ve Doğa ile Başbaşa 12 Gün-Beyşehir Doğa Eğitimi içinde. Ankara: Maya Akademi Yayınevi, 2011, 159-190.

Erdem, Tahir. “Yenişar II”. Ün - Isparta Halkevi Mecmuası 2/18 (1935), 254-256.

Erdoğru, Mehmet Akif. Beyşehir Sancağı İcmal Defteri. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1988.

Erdoğru, Mehmet Akif. XV. ve  XVI. Yüzyıllarda Beyşehir Sancağı (1466- 1584). Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara, 1989.

Erdoğru, Mehmet Akif. “Karaman Vilâyeti Zâviyeleri’’. Tarih İncelemeleri Dergisi IX (1994), 89-158. 

Erdoğru, Mehmet Akif.  Beyşehir Sancağının 1584 Tarihli Nüfus Sayımı (Beyşehir-Seydişehir-Bozkır). İzmir: Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, 2004.

Erdoğru, Mehmet Akif.  Osmanlı Yönetiminde Beyşehir Sancağı (1522-1584). İstanbul: IQ Kültür Sanat             Yayıncılık, 2006.

Erdoğru, M. Akif. 1466 Tarihli Akşehir Mufassal Defteri (Metin ve İnceleme). Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2015.
Demirtaş, Mehmet. “1584 Tarihli Nüfus Sayımı Verilerine Göre Muma Köyü”, 2017. http://mehmet-demirtas-2.blogspot.com.tr/2017/10/1584-tarihli-nufussayimi-verilerine_2.html

Demirtaş, Mehmet. “Muma Adı Üzerine Bir Araştırma II: Yeni Bulgular”, 2016. http://mehmet-demirtas-2.blogspot.com.tr/2016/04/muma-adi-uzerine-bir-arastirma-ii-yeni.html

Demirtaş, Mehmet. “Muma Adı Üzerine Bir Araştırma”, 2015. http://mehmet-demirtas-2.blogspot.com.tr/2015/04/muma-adi-uzerine-bir-arastirma.html

Falileyev, Alexander. “Caletes.” Dictionary of Continental Celtic Place-names . Aberystwyth University, 2007. http://dlx.bookzz.org/userbooks/1/dfbb5244018d59c13c7deaa059d66643/_as/[Falileyev,_Alexander]_Dictionary_of_Continental_C(BookZZ.org).pdf

Karaca, Veli. Belgelerle Yenişar. Isparta: Kardelen Sanat Yayınları, 2006.

Kaya, Mehmet Ali. Anadolu’da Galatlar ve Galatya Tarihi. Konya: Çizgi Kitabevi, 2011.

Kaya, M. Ali. “Roma İmparatorluk Döneminde Beyşehir Gölü Çevresi”. I. Uluslararası Beyşehir ve Yöresi Sempozyumu, Bildiriler Kitabı, 11–13 Mayıs 2006,  Konya, s. 365-370.

Konyalı, İ. Hakkı. Âbideleri ve Kitâbeleriyle Beyşehir Tarihi. Erzurum: A. Ü. Fen-Edebiyat Fakültesi Yayını, 1991.

Lequenne, Fernand. Galatlar. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1991.

Magie, D. Roman Rule in Asia Minor to the End of the Third Century After Christ. Cilt 1, 2. Princeton: Princeton University Press, 1950.

Muşmal, Hüseyin. XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Beyşehir ve Çevresinin Sosyal ve Ekonomik Yapısı (1790-1864). Yayımlanmamış Doktora Tezi.  Konya: Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2005.

Özsait, Mehmet. Hellenistik ve Roma Devrinde Pisidya Tarihi. İstanbul: Edebiyat Fakültesi Basımevi, 1985.