31 Ekim 2017 Salı

YENİŞAR’IN OSMANLI TAŞRA ÖRGÜTLENMESİNDEKİ YERİ

            Yenişar’ın içinde bulunduğu Beyşehir bölgesi, 1466 yılında Osmanlı topraklarına katılmıştır. Fethin hemen ardından yapılan ilk sayımı içeren ve Mehmet Akif Erdoğru tarafından 1466 Tarihli Akşehir Mufassal Defteri adıyla 2015 yılında yayımlanan Tahrir Defteri’nde (MM 241) Şehirköy, Muma (Gölkonak), Kürdler (Pınarbaşı), Küre ve Hoyran (Gölyaka), Beyşehir vilâyetinin1 Yenişehir (Yenişar) nahiyesine bağlı köyler olarak yer almaktadırlar. Kurucaova, Bademli ve Yenice köylerinin ise defterde kayıtları bulunmamaktadır. Buradan hareketle bu köylerin daha sonraki yıllarda kuruldukları söylenebilir, ancak anılan defterin günümüze tam olarak ulaşmadığı da bilinmelidir.
            Karaman eyâletinin kurulmasıyla2 birlikte Beyşehir sancak yapılarak bu eyâlete bağlanmıştır. 1483 ile 1511 yılları arasında Konya valisi olan Şehzade Şehinşah’ın Beyşehir sancağından has gelirlerine sahip olmasından buranın da kendisine verildiği, Konya ile birlikte Beyşehir’i de yönettiği anlaşılmaktadır. Nitekim 1507 tarihli 40 no.lu Tahrir Defteri’nde Muma’da Şehzade’nin 4 müselliminin bulunduğu belirtilmektedir (Konyalı, 1991: 145).
            Şehinşah’ın 1511 yılında ölmesinden sonra bir süre daha şehzadeler tarafından yönetilen Beyşehir sancağı, 1522 yılında Beyşehir ve Seydişehir olmak üzere iki kazaya ayrılarak sancağın başına sancak beyi ve kazalara kadılar atanmıştır. Bu bölünme ile birlikte Yenişehir nahiyesi, Beyşehir kazasına bağlanmıştır. Yapılan sayımlardan anlaşıldığına göre, bu durum, XVI. yüzyılın sonuna kadar sürmüştür.
            “Beyşehir sancağının XVII. ve XVIII. yüzyıllardaki kazaları; Beyşehir, Bozkır, Seydişehir, Göçü, Kaşaklı (Yenişehir) ve Kırili”dir (Bilge, 2011: 58). Yenişehir’in bu dönemde Kaşaklı kazasının bünyesinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
            1797 yılında Beyşehir sancağının bütün kazaları Bozkır Madeni Emaneti’ne3 bağlanmışlardır (Muşmal, 2005: 39). Bağlanan kazalar arasında Yenişar da vardır. Ancak Yenişar 1802 yılında madenden çıkarılmıştır (Şafakcı, 2017: 175).  Daha sonra yeniden madene dâhil edilmişse de bir süre sonra tekrar çıkarılmış ve 1817’deki bağlanma isteği de geri çevrilmiştir (Şafakcı, 2017: 176).  Konumuzla ilgili olarak bundan çıkan önemli bir sonuç şudur: Yenişehir yöresi, XVIII. yüzyılın sonları ile XIX. yüzyılın başlarında artık Yenişar olarak adlandırılmakta ve Beyşehir sancağının bir kazası olarak karşımıza çıkmaktadır. Beyşehir sancağının o tarihlerdeki diğer kazaları ise Beyşehir, Seydişehir, Bozkır, Kırili, Göçü ve Kaşaklı’dır (Muşmal, 2005: 37).
            "Beyşehir Sancağı, XVIII. yüzyıldan XIX. yüzyılın ikinci çeyreğine kadar genellikle birkaç sancak ile birleştirilmek suretiyle mutasarrıflar tarafından, bu dönemden müşirliklerin kurulmasına kadar geçen sürede ise Mukataat  (daha sonra Mansûre) Hazinesi4 tarafından yönetilmiştir."  (Muşmal, 2013: 372).  
            1836 yılında Redif Askeri’nin5 daha uygun şartlarda eğitim yapmasını sağlamak için müşirlikler kurulmuş ve Beyşehir sancağı Konya Müşirliğine dâhil edilmiştir (Muşmal, 2005: 59).
            Tanzimat’ın ilanından sonra malî reformları bölgesel düzeyde yürütmek üzere 1840 yılında eyaletlerde muhassıllık teşkilâtı kurulmuştur. Kurulan 50 muhassıllıktan biri de Konya eyâletine6 bağlı Beyşehir muhassıllığıdır. Beyşehir muhassıllığının 12 kazası bulunmaktadır. Bunlar Beyşehir, Göçü, Kaşaklı, Kırili, Yenişar, Seydişehri, Bozkır, Akşehir, İshaklı, Ilgın, Argıdhanı ve Doğanhisarı’dır (Muşmal, 2005: 63).
            1842’de muhassıllığın kaldırılmasından sonra, Beyşehir sancağı, Konya eyâletine bağlı bir sancak olarak, varlığını 2 yıl daha devam ettirmiştir. Bu tarihlerde Beyşehir sancağı dâhilinde yine aralarında Yenişar’ın da olduğu muhassıllık dönemindeki 12 kaza bulunmaktadır (Muşmal, 2005: 63).
            1844 yılında Beyşehir’in sancak statüsü kaldırılarak Konya sancağına bağlı bir kaza haline getirilmiştir. Beyşehir sancağının kazalarından olan Kırili, Göçü, Yenişar ve Kaşaklı ise Konya sancağına bağlanmışlardır (Muşmal, 2005: 15, 16). Böylece, yaklaşık 370 yıl Karaman eyâletine bağlı bir sancak olan Beyşehir, bu tarihten sonra varlığını kaza olarak sürdürmüştür (Muşmal, 2005: 68).
            1864 yılında yayınlanan Vilâyet Nizamnâmesi ile eyâletler kaldırılarak yerine sancaklardan oluşan vilâyetler kurulmuştur. Pilot bölge olan Tuna vilâyetinde alınan başarılı sonuçlar üzerine anılan nizamnâmede bir iki küçük değişiklik yapılarak bütün imparatorluğu kapsayacak şekilde 1867 yılında yeniden bir nizamnâme yayınlanmıştır (Muşmal, 2005: 69). Bu nizamnâmeyle önceki mevzuatta yer alan “her kaza bir müdürlüktür”7 ifadesi, “her kaza bir kaymakamlıktır” biçiminde değiştirilerek kaza yönetimi kaymakama, sancak yönetimi mutasarrıfa bırakılmıştır (Muşmal, 2005: 69). Yine aynı nizamnâme ile Karaman eyâleti kaldırılarak Konya vilâyeti kurulmuş ve Beyşehir kazası, bu vilâyet bünyesindeki Konya sancağına bağlanmıştır.
            1868, 1869 ve 1872 yıllarına ait olan Konya salnamelerinde Beyşehir’e bağlı biri Kırili, diğeri Yenişar olmak üzere iki nahiye görüldüğü halde, 1872 yılından sonraki salnamelerde Beyşehir kazasının nahiyesi olarak sadece Kırili belirtilmektedir (Akandere, 2006: 596). Bu da bize Yenişar nahiyesinin Beyşehir kazasından ayrıldığını göstermektedir. Nitekim 1872’de Bademli ile Hoyran arasında çıkan bir arazi anlaşmazlığı yüzünden Bademli, Yenice, Muma ve Kürdler, Şarkikaraağaç’a bağlanmışlardır (Karaca, 2006: 77). Bunlar 1874’e kadar Yenişar nahiyesi içinde kalmışlar, bilahare ayrı ayrı köyler haline gelmişlerdir (Karaca, 2006: 77, 78).
            1920’de Yenişar tekrar Beyşehir’e bağlı bir nahiye olmuştur. Isparta’nın vilâyet olup Şarkikaraağaç’ın oraya bağlanmasıyla birlikte Bademli, Kürdler, Yenice ve Muma dilekçe vererek, yedi ay Beyşehir yönetiminde kaldıktan sonra, yeniden Şarkikaraağaç yönetimine geçmişlerdir  (Karaca, 2006: 100).
            20 Mayıs 1990’da Yenişarbademli ilçe yapılmış, Yenice ve Kürdler (Pınarbaşı) mahalle, Gölkonak ise köy olarak oraya bağlanmışlardır (Karaca, 2006: 101). 12 Kasım 2012 tarihinde çıkarılan 6360 Sayılı Yasa’nın 2014 yılında yürürlüğe girmesiyle de Kurucaova ve Hoyran (Gölyaka) Beyşehir’in mahalleleri olmuşlardır. 

Mehmet Demirtaş
Ankara, Ekim 2017 


1 “İdarî bir terim olarak vilâyet kelimesinin on beş ve on altıncı yüzyıllardaki anlamı açık değildir. Çoğu zaman nahiye, kaza ve hatta eyâlet/beylerbeylik anlamlarına gelebilmektedir.”  (Erdoğru, 1992: 425).
2 “Karaman eyâletinin kurulduğu tarihi Şehabettin Tekindağ 1474, Nejat Göyünç 1481, Halil İnalcık 1468-1512 arası, M.Akif Erdoğru ise 1476 olarak kabul etmektedirler.” (Bilge, 2011: 51). 
3 17761839 yılları arasında işletilen Bozkır madeninde elde edilen ürünler kurşun, altın ve gümüştür. Kömür, kütük, amele ve cevherin taşınması gibi gereksinimlerin karşılanması için civardaki bazı kazalar madene bağlanmıştır. Bunların sayısı üretim durumuna göre zaman içinde değişiklik göstermiştir.  Madendeki idari yapı, özerk bir şekilde oluşturulmuş ve bu nedenle hiçbir idareci, maden eminine ve maden bölgesine kendilerine herhangi bir emir verilmedikçe karışamamıştır. Madene bağlı kazaların ahalisi yükümlülüklerini aynî ya da nakdî olarak yerine getirmişler, buna karşılık bazı vergilerden muaf tutulmuşlardır  (Şafakcı. 2017: 165, 166).
4 Mukataat Hazinesi, 1826’da Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması üzerine kurulan Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye Ordusu’nun gereksinimlerinin karşılanması ve buna ayrılan kaynakların yönetimi için oluşturulmuş olup daha sonra Mansûre Hazinesi adını almıştır.
5 Redif, ihtiyat ya da yedek anlamına gelir. Yeniçeriliğin kaldırılıp Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye Ordusu’nun kurulmasından sonra, hem taşrada asayişi sağlamak hem de savaş zamanında düzenli orduyu desteklemek amacıyla terhis edilmiş askerlerden oluşan, tam adı Redîf-i Asâkir-i Mansûre olan Redif Teşkilâtı kurulmuştur. Bu teşkilât, Balkan Savaşları’ndaki başarısızlığı yüzünden, 14 Şubat 1913’te hazırlanan Teşkilât-ı Umûmiyye-i Askeriyye Nizamnâmesi ile ortadan kaldırılmıştır (Beşikçi, 2013: 216-218).
6 Tanzimat Dönemi’nde Karaman eyâleti yerine Konya eyâleti denmiştir.
7 1842 yılınında, adlî bir birim olan kaza idarî bir birime dönüştürülerek yönetimi seçilmiş bir müdüre bırakılmıştır. Müdürün başlıca görevleri; vergilerin toplanmasını, halkın güvenliğini ve Tanzimat’ın getirdiği yeniliklerin uygulanmasını sağlamaktır (Muşmal, 2005: 70-73).


 
KAYNAKLAR

Akandere, Osman. “Konya Vilâyeti Salnamelerine Göre Beyşehir Kazası”. I. Uluslararası Beyşehir ve Yöresi Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 11–13 Mayıs 2006, Konya, 594-603.

Beşikçi, Mehmet. “On Yıllık Harp ve Topyekûn Seferberlik”. Osmanlı Askerî Tarihi: Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri, 1792-1918. Ed. Gültekin Yıldız. İstanbul: Timaş Yayınları, 2013, 205-226.

Bilge, Sadık Müfit. “Karaman Eyâleti’nin Tarihî Coğrafyası ve İdarî Taksimatı (XV.-XVIII. Yüzyıllar)”. İçinde: International Review of Turkish Studies, Spring 2011, Volume: 1, Issue: 1, pages: 50-66.

Erdoğru, Mehmet Akif. 1466 Tarihli Akşehir Mufassal Defteri (metin ve İnceleme). Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2015.

Erdoğru, Mehmet Akif.  Osmanlı Yönetiminde Beyşehir Sancağı (1522-1584). İstanbul: IQ Kültür Sanat Yayıncılık, 2006.

Erdoğru, Mehmet Akif. “Karaman Vilâyetinin İdari Taksimatı’’. Journal Of Ottoman Studies, XII. Ed. Halil İnalcık, N. Göyünç, H. Lowry, İ. Erünsal. İstanbul, 1992, 425-430.

Karaca, Veli. Belgelerle Yenişar. Isparta: Kardelen Sanat Yayınları, 2006.

Konyalı, İ. Hakkı. Âbideleri ve Kitâbeleriyle Beyşehir Tarihi. Erzurum: A. Ü. Fen-Edebiyat Fakültesi Yayını, 1991.

Muşmal, Hüseyin. “XVIII. Yüzyılda Beyşehir Sancak Yönetimi ve Yöneticileri”. Prof. Dr. Nejat Göyünç Hatıra Sayısı. Ed. Prof. Dr. Hasan Bahar. Konya: Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, 2013, 365-392.

Muşmal, Hüseyin. XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Beyşehir ve Çevresinin Sosyal ve Ekonomik Yapısı (1790-1864). Yayımlanmamış Doktora Tezi.  Konya: Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2005.

Şafakcı, Hamit. “Bozkır Madeni Emaneti Kazalarının Yükümlülükleri (1776-1839)”. Tarihin Peşinde: Uluslararası Tarih ve Sosyal Araştırmalar Dergisi. Yıl: 2017, Sayı: 17, Sayfa: 163‐191.

2 Ekim 2017 Pazartesi

1584 TARİHLİ NÜFUS SAYIMI VERİLERİNE GÖRE MUMA KÖYÜ

                                                                                                            
            Bugün Isparta’nın Yenişarbademli ilçesinin tek köyü olan Gölkonak’ın eski adı Muma’dır. Muma, Osmanlılar zamanında Karaman vilâyetinin Beyşehir sancağına bağlı Yenişehir nahiyesinin bir köyü idi. O nedenle Beyşehir sancağı tahrir defterlerinde yer almıştır.

            Kaynak
            Bu araştırmanın kaynağı, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuyud-ı Kadime Arşivi no.137’de saklanan Defter-i Mufassal-ı Livâ-i Beyşehir adlı defter (KK 137)’dir. Bu defter, 1584 yılında hazırlanmış olup Beyşehir sancağına ait arşivlerimizde saklanan tek müstakil mufassal defterdir. Sırasıyla Beyşehir, Göçü, Kıreli, Cezire, Yenişehir, Yağan, Yaylasun, Kaşaklı, Gurgurum ve Bozkır nahiyelerini içine alır. Mehmet Akif Erdoğru tarafından Beyşehir Sancağının 1584 Tarihli Nüfus Sayımı (Beyşehir-Seydişehir-Bozkır) adı altında 2004 yılında kitap olarak yayımlanmıştır.  

            Veriler
            Kitaptaki Muma ile ilgili kısım iki sayfanın biraz üzerinde yer tutar (Erdoğru, 2004: 123-125). Burada yer alan veriler, bu yazının devamında sunulan tabloya aynen aktarılmış ve okuyucunun bunları daha iyi anlayabilmesi için bir de sözlükçe eklenmiştir.
            Osmanlıların yaptıkları köy sayımlarında köyün adı yazıldıktan sonra hasılın (vergi geliri) ne şekilde tahsil edileceği, yani köyün timar, zeamet, has vb. olup olmadığı genellikle belirtildiği halde, 1584 sayımında Muma için bu husus belirtilmemiştir. Bununla birlikte Muma’nın timar olduğu biliniyor. Zira sayımdan bir yıl önce hazırlanan 1583 tarihli Beyşehir Sancağı İcmal Defteri’ne göre Muma üç timara bölünmüş ve bunlardan birincisi Ali ve Balı’ya, ikincisi Mahmud oğlu Nurullah’a ve üçüncüsü de İbrahim adında birine verilmiştir (Erdoğru, 1988: 156, 157).   
            Ekteki tabloda görüldüğü gibi, köydeki yetişkin erkekler, baba adları ve vergi statüleri belirtilerek (Ahmed veled-i Mehmed nim gibi) yazılmışlardır. Vergi statüleri belirlenirken kişilerin tasarruflarında bulunan toprağın büyüklüğü, toprakları yoksa medenî durumları dikkate alınmıştır. Böylece, tam bir çiftliği bulunan yetişkinler çift, yarım çiftliği olanlar nim çift, yarım çiftlikten az toprağı bulunanlar bennak, topraksızlar ise caba olarak yazılmışlardır (Bu terimlerin daha ayrıntılı tanımları için ekteki sözlükçeye bakınız). Kişilerin yazılmasından sonra, Muma’da oturan ya da civar köylerden gelen kişilerce işlenen 9 adet özel mülk arazi ile birlikte köyde bulunan Hacı İbrahim Tekkesi’nin hizmetlilerinin tasarrufundaki 10 parça arazi kayda geçirilmiştir. Bunun ardından da, köyde yaşayan Ebu Eyyub El-Ensarî soyundan 8 kişinin adları yazılmıştır. Tablo’nun en sonunda da hasıl, yani vergi gelirleri kalemler üzerinden ve toplam olarak yer almıştır.  

            Nüfus 
            1584 sayımına göre Muma’da 37 nim çift, 85 bennak, 71 caba, 1 sagîr, 1 pir’i fani ve 2 de muhassıl bulunmaktadır.
            Benim saptamama göre, 1 kişinin statüsü belirtilmemiş, bennak sayısı 4 fazla, caba sayısı 1 eksik yazılmıştır. Buna rağmen, yapılan hesaplamalarda kitapta verilen sayılar dikkate alınmıştır.
            Daha önce belirtildiği gibi, köyde nim statüsünde 9 özel mülk vardır. Bunlar, başka köylerden (Kurucaova) gelen ya da köyde oturup başka gelir kaynakları olduğu için önceden kaydı yapılan kişilerce işletilmektedirler. O nedenle, nüfus ve hane sayısının hesaplanmasında kullanılan nim sayısı 37-9=28’dir.  
            Farklı vergi statülerindeki kişilerin toplamı, köyün yetişkin erkek nüfusunu verir. Buna göre, yetişkin erkek nüfus= 28+85+71+1+1+2=188’dir.
            Erdoğru (2006: 365) da, Muma’nın 1584’deki yetişkin erkek nüfusunu 188 olarak vermiş, ancak köyün o tarihteki hane sayısını ve nüfusunu belirtmemiştir.  
            Hane sayısı, genel olarak çift, nim çift ve bennak sayılarının toplanmasıyla elde edilir (Şafakçı, 2016: 241). Köyde çift olmadığı için sadece nim çift ve bennak sayılarının toplamı hane sayısını verir. O halde,  hane sayısı=28+85=113’dür.
            Araştırmacılar, yetişkin erkek sayısından ve hane sayısından hareketle toplam nüfusu tahmin etmek için çeşitli formüller denemişlerdir. En çok kabul gören ve bizim de benimsediğimiz iki formülden biri yetişkin erkek sayısını üç, diğeri de hane sayısını 5 ile çarpmaktır (Öz, 2011: 20-21; Göyünç, 1969: 86). Buna göre, Muma köyünün nüfusu, yetişkin erkek sayısı esas alınırsa 188x3=564, hane sayısı esas alınırsa 113x5=565 çıkmaktadır. Görüldüğü gibi farklı yollardan elde edilen iki sonuç neredeyse aynıdır. Ancak, sonuçlar ne kadar birbirlerine yakın olurlarsa olsunlar, bunlar, gerçek değil tahmini rakamlardır. Ama yine de bunlara bakarak Muma’nın 1584’de önemli bir nüfusu barındırdığı söylenebilir. 2016 sayımına göre köyün nüfusu 300’dür. Demek ki beş yüzyıl öncesine göre nüfus artmak şöyle dursun, neredeyse yarı yarıya azalmıştır.
            Muma, Türklerin yöreye gelmelerinden önce de var olan bir köy olduğu halde (Demirtaş, 2016) defterde hiçbir gayrimüslimin kaydı yoktur. Öyle anlaşılıyor ki yöredeki Türkleşme ve İslamlaşma süreci on altıncı yüzyıldan çok önce tamamlanmıştır.
            Köydeki yetişkin erkeklerin adları çok büyük oranda Arapça kökenli ve dini içeriklidir. Bir kaç da Farsça kökenli isim vardır. Türkçe isimlerin oranı %10 civarındadır. Türkçe adlar şunlardır: Durmuş (2), Satılmış (2), Budak (2), Kulağuz, Durdu, Turahan, Yardım, Ayvaz (4), Durak, Saruhan, Cedağlı. Baba adı olarak da şu Türkçe adlar geçmektedir: Turgud, Güvendik, Sevindik, Eymir, Armağan, Çırak, Küçük, Tanrıvermiş.
            Deftere 1 pir’i fani (yaşlı), 1 sagîr (küçük çocuk) ve 2 muhassıl’ın (vergi toplayıcısı) da kaydı yapılmıştır. Bunlar vergiden muaftırlar. Sagîr, yani 18 yaşından küçük oldukları halde kaydedilen çocuklar, ilk defa 1584 yılı sayımıyla yeni bir statü olarak karşımıza çıkmaktadır. Ö. Lütfı Barkan (1979: 317), emekli sipahiler, sipahizâdeler ve eşkincilerle ilgili Karaman kanunnamelerine dayanarak sagîr olanları sipahizâde olarak nitelendirmiştir. Ancak bu tartışmalı bir konudur.  

            Tarımsal üretim
            Bu başlık altında, vergi gelirlerine dayanılarak köyde üretilen ürünlerin miktarları tahmin edilmeye çalışılmıştır; yalnız, ürün öşürlerinin gerçek üretimi yansıtmadığı ve sayımdan evvelki üç yılın ortalamasına göre hesaplanmış olabilecekleri her zaman akılda tutulmalıdır (Öz, 2011: 22).
            Köyün vergi gelirleri aşağıdaki gibidir: 

GELİR
Tahıl öşürü ve salariye
Buğday
480 kile
değeri
3360
Arpa
410 kile
değeri
2050
Darı
300 kile
değeri
1550
Fiğ
70 kile
değeri
350
Çift, bennak ve caba vergisi
2052
Koyun vergisi
878
Bağ öşürü
350
Kovan öşürü
50
Bostan ve bahçe öşürü
250
Kendir öşürü
10
Tapu ve deştivan vergisi
750
Badıheva ve evlenme vergisi
350
TOPLAM
13000

            Vergi kalemlerinin toplamı, aslında 12000 akçe olduğu halde, kitapta 13000 akçe olarak gösterilmiştir. Kızıl Ada’nın geliri köyün gelirine dahildir.
            Sayım tarihinde tam çift vergisi 36, nim çift vergisi 18, bennak vergisi 12 ve caba vergisi 6 akçedir (Şafakçı, 2016: 244). Buna göre hesap yapılırsa çift, bennak ve caba vergisi=(37x18)+(85x12)+(71x6)=2112 akçe tutmaktadır. Bu, defterde verilen rakamla aynı olmasa da ona yakın bir değerdir.
            Tam çift ya da çiftlik, bir çift öküzün işleyebileceği genişlikteki arazi miktarıdır. Köyde tam çift statüsünde kimse yoktur. Nim çift statüsünde 37,  bennak statüsünde 85 kişi vardır. Nim çift, tam çiftin yarısıdır. Yarım çiftten az toprağı ifade eden bennak’ın ise dörtte bir çiftlik sayılması uygundur (Öz, 2011: 23). Bu varsayıma göre, köyün arazisi (37x 1/2)+ (85x1/4)=39,75 çiftlik büyüklüğündedir. Karaman vilâyetinde çiftlik, verimli yerlerde 60, orta halli yerlerde 80-90, verimsiz yerlerde 100-120 dönümdür. (Şafakçı, 2016: 250) Köyde sulu, kuru, çok verimli, az verimli her çeşit arazi mevcut olduğundan, çiftlik, 80 dönüm genişliğinde orta halli bir çiftlik olarak kabul edilebilir. Buna göre hesap yapılırsa, köyde ekilen toplam arazi miktarı 39,75x80=3180 dönüm, hane başına düşen arazi miktarı ise 3180/113=28,14 dönüm olarak bulunur.  Orta adımlarla eni ve boyu 40’ar adım olan arazi parçası bir dönümdür. Bu, Osmanlılarda 919,30 m2 ye karşılık gelir. 
            Yukarıdaki çizelgeden 1 kile buğdaya 7 akçe, 1 kile arpaya 5 akçe, 1 kile darıya 5 akçe ve 1 kile fiğe yine 5 akçe değer biçildiği anlaşılmaktadır. Ancak tahrir değerlerinin piyasa fiyatlarının çok altında, hatta onların yarısı seviyesinde oldukları unutulmamalıdır (Şafakçı, 2016: 253). 
            Buğday, arpa, darı ve fiğ için onda bir oranında öşür, kırkta bir oranında salariye yani vergi toplayıcısı payı alındığından vergi oranı toplam ürünün sekizde biri olur (Şafakçı, 2016: 250). Vergi olarak toplanan miktarların sekiz katı alındığında,  köyde 3840 kile buğday, 3280 kile arpa, 2400 kile darı ve 560 kile fiğ üretildiği ortaya çıkar. 1 Karaman kilesi, 24 okka ya da 30,790 kg.dır (Erdoğru, 2015: 274).  Aslında Yenişar yöresinde halen İstanbul kilesi kullanılır. Geçmişte de öyle olmalıdır. 16. yüzyılda İstanbul kilesi Osmanlı Devleti'nin resmi ölçeği olup 20 okka yani 25,6589 kg. buğday ve un, 23,093 kg. arpa alırdı (Kallek, 2006: 569; 2002: 458).  
            Koyun vergisi, iki koyun için bir akçedir. (Şafakçı, 2016: 253) Koyun mayıs ayı içerisinde kuzusuyla bir sayılıp ikisinden bir akçe alınır. Toplam koyun vergisi 878 akçe olduğuna göre, köydeki koyun sayısı bu rakamın iki katı, yani 1756 adettir.
            Kovan başına 2 akçe alınır (Şafakçı, 2016: 254). O halde, köyde 50/2=25 kovan vardır. Bal yapmayan kovanlar buna dahil değildir.
            Alınan vergilerden köyde bağ, bahçe ve bostan tarımı yapıldığı anlaşılmaktadır. Ancak bunlardan elde edilen vergiye dayanarak meyve ve sebze üretimini tahmin etmek mümkün değildir. Sebebine gelince, köylülerin kendi tükettikleri meyve ve sebzeden vergi alınmazdı, sadece pazara giden üründen vergi alınırdı (Şafakçı, 2016: 256).
            Bunlardan başka, alınan vergilere bakıldığında az miktarda da olsa kendir üretildiği, ürünlerin hayvanlardan ve hırsızlardan korunması için deştivan (korucu) tutulduğu görülmektedir.
            Resm-i asiyab, yani değirmen vergisi alınmamasından köyde değirmenin olmadığı anlaşılmaktadır. 1584’de Bademli’de değirmen vardı. Muma köylüleri un öğütmek için büyük olasılıkla oraya gidiyorlardı.  

            Hacı İbrahim Zâviyesi (Tekkesi)
           Köydeki Hacı İbrahim Zâviyesi’nin hizmetlilerinin tasarrufunda 10 parça arazi vardır. 
Erdoğru (1994: 89; 2006: 285), zâviyelerin heterodoks Türk dervişleri tarafından kurulmuş tekkeler olduğunu, Osmanlı belgelerinde isimleri geçen zâviyelerin, Osmanlı hâkimiyetinden önce kurulduklarını ve adlandırıldıklarını söylemektedir. Özellikle Karamanoğulları, kendi topraklarına göç etmiş olan dervişlerin zâviye kurmalarına izin vermişlerdir (Erdoğru, 2006: 289). Nitekim Muma’daki Şeyh Hacı İbrahim bin Mustafa bin Süleyman Zâviyesi’ne de Karamanoğulları Beyliği'nin kurucusu olan ve 1256-1261 yılları arasında hüküm süren Karaman Bey tarafından mukarrernâme verildiği Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuyud-ı Kadime Arşivi’nde 584 numarada kayıtlı 1583 tarihli vakıf defterinde yer alan şu ifadelerden anlaşılmaktadır:  
“Vakf-ı zâviye-i Şeyh Hacı İbrahim bin Mustafa bin Süleyman, der karye-i Muma tâbi-i nâhiye-i Yenişehir min nevâhi-i el-medinetü’s Süleymaniye el-Eşrefiyye el-ma’rufeti, ber mûceb-i vakıfnâme-i şer’iyye, el-muvarrah be-tarih-i sene hamse ve sittin ve semanmie ve ber mûceb-i mukarrernâme-i Karaman Beğ hâkim-i sabık-ı vilâyet-i Karaman ber mûceb-i Defter-i Atîk.” (Erdoğru, 1989: 314).
Bu ifadeler günümüz Türkçesine şu şekilde çevrilebilir:
“Eski Defter gereği Karaman vilayetinin eski hâkimi Karaman Bey’in mukarrernâmesi gereği ve 865 [miladi 1460] tarihi ile tarihlendirilmiş şer’iyye vakıfnâmesi gereği, Beyşehir’in nahiyelerinden Yenişehir nahiyesine bağlı Muma köyünde, Süleyman oğlu Mustafa oğlu Şeyh Hacı İbrahim Zaviyesi Vakfı.”
Yine 1583 tarihli vakıf defterinde Hacı İbrahim Zâviyesi'ne 1460 tarihinde avlu ve evlerin vakfedildiği de belirtilmektedir (Erdoğru, 1989: 314).
Erdoğru (1994: 98) pek çok köyün ve mahallenin zâviyeler etrafında geliştiğini söylemektedir. Bunun Muma için de geçerli olduğu anlaşılmaktadır. Zira Tekke, köyün bilinen en eski yerleşim yeri olan Aşağı Mahalle’nin orta yerindedir. Az ilerisinde kapatılmış bir kuyu ve bir dibek taşının bulunduğu Camiönü denen bir meydan vardır. Meydanın adından burada eskiden bir caminin olduğu anlaşılmaktadır. Tekke’nin yerinde de eskiden kalma hiçbir yapı yoktur, sadece etrafı çevrili küçük bir mezarlık vardır. Mezarlıkta bulunan mezarlar da, muhtemelen, Tekke Şeyhi Hacı İbrahim ve onun soyundan gelen önemli kişilere aittir. Zira on beş ve on altıncı yüzyıl belgeleri göstermektedir ki, zâviye görevlileri kurucuların ya oğulları ya da torunlarıdır (Erdoğru, 2006: 285).
 Zâviyelerin iki temel amacı vardır. Bunlardan biri, İslam dinini öğretmek ve yaymak; diğeri ise kendi bölgelerinden gelip geçenlere her türlü yardımı sağlamaktır (Erdoğru, 1994: 97). Hacı İbrahim Zâviyesi’nin Türklerin bölgeye yerleşmelerinden önce de var olan kadim Muma’nın hemen yanı başında kurulmuş olması, amacın, sadece Müslümanlara dinlerini öğretmekle sınırlı olmadığını, fakat aynı zamanda onu gayrimüslimlere de öğretmek ve yörenin İslamlaşmasını sağlamak olduğunu göstermektedir. Nitekim 15. ve 16. yüzyıl Tahrir Defterlerinde Muma’da hiçbir gayrimüslim kaydına rastlanmamaktadır. Zaten 16. yüzyılın ilk yarısından itibaren bölgenin Türkleşmiş ve İslamlaşmış olması nedeniyle, Orta Anadolu zâviyelerinin önemi azalmış ve bazı zâviye binaları harabe halini almıştır (Erdoğru, 1994: 99).

            Ebu Eyyub Ensarî Cemaatı
            Köyde, 1584 tarihinde,  Ebu Eyyub El-Ensarî soyundan geldikleri resmen kabul edilen 8 yetişkin erkek bulunmaktadır. Peygamber Hz. Muhammed’in neslinden olmamalarına rağmen, bunlar Osmanlı yöneticileri tarafından vergiden muaf tutulmuşlardır (Erdoğru, 2006: 185). Bu sekiz kişi şunlardır: Mustafa oğlu Ali, Ali'nin biraderi Hamza, Ali oğlu Gül Dede, Halil oğlu Ahmed, Ahmed'in oğlu Hüseyin, Ahmed'in biraderi Abdi, Piri oğlu İbrahim, İbrahim'in oğlu Mehmed. 

             Sonuç
            Bu çalışma ile Mehmet Akif Erdoğru tarafından Beyşehir Sancağının 1584 Tarihli Nüfus Sayımı (Beyşehir-Seydişehir-Bozkır) adı altında kitap olarak yayımlanan Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuyud-ı Kadime Arşivi no.137’de saklanan Defter-i Mufassal-ı Livâ-i Beyşehir adlı defterdeki (KK 137) verilere göre Muma köyünün 1584’deki nüfus yapısı ve tarımsal üretimi tahmin edilmeye çalışılmıştır.
            Deftere vergi statüleri ile birlikte yazılan 188 yetişkin erkek nüfustan hareketle köyün hane sayısı 113, toplam nüfusu 565 olarak hesaplanmıştır.     Her ne kadar bunlar gerçek değil, tahmini rakamlar olsa da Muma’nın 1584’de önemli bir nüfusu barındırdığı söylenebilir. 2016 sayımına göre köyün nüfusu 300’dür. Demek ki beş yüzyıl öncesine göre nüfus artmak şöyle dursun, neredeyse yarı yarıya azalmıştır.
            Muma’nın Türklerin gelmelerinden çok önce kurulmuş olmasına karşın, defterde hiçbir gayrimüslimin kaydına rastlanmaması, yöredeki Türkleşme ve İslamlaşma sürecinin on altıncı yüzyıldan çok daha önce tamamlanmış olduğunu göstermektedir.
            Köydeki yetişkin erkeklerin adları çok büyük oranda Arapça kökenli ve dini içeriklidir. Birkaç da Farsça kökenli isim vardır. Türkçe isimlerin oranı sadece %10 civarındadır.
            Köylülerin vergi statülerine dayanılarak ve bazı varsayımlarda bulunularak köyde ekilen toplam arazi miktarının 3180 dönüm olduğu ve hane (evli erkek) başına ortalama 28 dönüm arazi düştüğü tahmin edilmiştir. Bu miktar arazi ile insanların geçimlerini güç bela sağlayabilecekleri açıktır.
            Vergi gelirlerine dayanılarak köyde 3840 kile buğday, 3280 kile arpa, 2400 kile darı ve 560 kile fiğ üretildiği; 1756 adet koyunun ve 25 adet arı kovanın bulunduğu hesaplanmıştır. Alınan vergiden (10 akçe) az miktarda kendir üretildiği de anlaşılmaktadır.
            Köyde bağ, bahçe ve bostan tarımı yapıldığı görülmektedir. Ancak bunlardan elde edilen vergiye dayanarak meyve ve sebze üretimini tahmin etmek mümkün değildir, çünkü köylülerin kendi tükettikleri meyve ve sebzeden vergi alınmazdı, sadece pazara giden üründen vergi alınırdı.
            Vergi gelirlerinin gerçek üretimi yansıtmadığı ve sayımdan evvelki üç yılın ortalamasına göre hesaplanmış olabilecekleri her zaman akılda tutulmalı, yapılan tahminlere gerçek nazarıyla bakılmamalıdır.
            Köyde, 1584 tarihinde, Karamanoğulları zamanında kurulmuş Hacı İbrahim Zâviyesi denilen bir tekke ile Ebu Eyyub El-Ensarî soyundan geldikleri resmen kabul edilen 8 yetişkin erkek bulunmaktadır. 

Mehmet Demirtaş
Ankara, Ekim 2017 

KAYNAKLAR 

Barkan, Ö. Lütfi.  “Timar”. İslam Ansiklopedisi, Cilt 12/1. Ankara: MEB Basımevi, 1979, 286-333. 

Çağatay, Neşet. “Osmanlı İmparatorluğunda Reayadan Alınan Vergi ve Resimler”. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi (5/1947), s. 483-511. 

Demirtaş, Mehmet. “Muma (Gölkonak) Köyü Tarihi”, 2016. http://mehmet-demirtas-2.blogspot.com.tr/2016/07/golkonak-koyu-tarihi_26.html

Erdoğru, Mehmet Akif. 1466 Tarihli Akşehir Mufassal Defteri (Metin ve İnceleme). Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2015)
Erdoğru, Mehmet Akif.  Osmanlı Yönetiminde Beyşehir Sancağı (1522-1584). İstanbul: IQ Kültür Sanat Yayıncılık, 2006.
Erdoğru, Mehmet Akif.  Beyşehir Sancağının 1584 Tarihli Nüfus Sayımı (Beyşehir-Seydişehir-Bozkır). İzmir: Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, 2004.

Erdoğru, Mehmet Akif. “Karaman Vilâyeti Zâviyeleri’’. Tarih İncelemeleri Dergisi IX (1994), 89-158. 

Erdoğru, Mehmet Akif. XV. ve  XVI. Yüzyıllarda Beyşehir Sancağı (1466- 1584). Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara, 1989.

Erdoğru, Mehmet Akif. Beyşehir Sancağı İcmal Defteri. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1988. 

Göyünç, Nejat. XVI. Yüzyılda Mardin Sancağı. İstanbul: Edebiyat Fakültesi Basımevi, 1969.

Kallek, Cengiz. “Müd”.  İslam Ansiklopedisi. Cilt 31. İstanbul: TDV, 2006, 457-459.


Kallek, Cengiz. “Kile”. İslam Ansiklopedisi. Cilt 25. İstanbul: TDV, 2002, 568-571.


Konyalı, İ. Hakkı. Âbideleri ve Kitâbeleriyle Beyşehir Tarihi. Erzurum: A. Ü. Fen-Edebiyat Fakültesi Yayını, 1991.

Öz, Mehmet. “Tahrir Defterlerindeki Sayısal Veriler”. Osmanlı Devleti’nde Bilgi ve İstatistik. Derleyenler: H. İnalcık-Ş. Pamuk. Ankara: Türkiye İstatistik Kurumu Matbaası, 2011, 15-32. 

Şafakçı, Hamit. “16. Yüzyılda Siristad”. Uluslararası Sempozyum: Geçmişten Günümüze Bozkır (6-8 Mayıs 2016) Bildiri Kitabı. Konya: Selçuk Üniversitesi, 2016, 237-272.
  

Tablo: 1584’de Muma Köyü (Erdoğru, 2004: 213-215)
KARYE-İ MUMA TABİ-İ YENİŞEHİR
Hamza Balı veled-i Eymir
K
Ümmet veled-i o
K
Abdülkadir birader-i o
Caba
Abdalcı birader-i o
Caba
Veli veled-i Veli
S
Mehmed veled-i Hüseyin
K
Ali veled-i Eymir
Nim
becay-ı pedereş maa biradereş ve şüreka
Nasuh veled-i Eymirze
K
Memi veled-i o
K
Ahmed birader-i o
K
Yusuf veled-i Eymirze
K
Resul veled-i o
K
Mehmed birader-i o
muhassıl
Şahbende veled-i Umur
K
Osman veled-i o
Caba
Nesimi veled-i Umur
K
Şah Abdal veled-i Turhan
Nim
Abdülrezzak veled-i o
K
Bekir birader-i o
Caba
Balı veled_i Mahmud
K
Durmuş birader-i o
K
Seydi Ali birader-i o
K
Hamza veled_i Mahmud
K
Hacı Bustan veled-i o
Caba
Abdulkadir veled-i Hüseyin
K
Abdurrahman birader-i o
Caba
Nebi veled-i Armağan
K
İbrahim veled-i Nebi
Caba
Ahmed birader-i o
Caba
Ramazan veled-i Musa
K
Mustafa birader-i o
Caba
(?) veled-i Evliya
Nim
Sefer Şah veled-i o
Caba
Satılmış veled-i Yahya
Caba
Ali birader-i o
Caba
Ümmet Fakih veled-i Ahmed
Nim
Abdalcı veled-i o
K
Salih veled-i Ahmed
K
Abdüllatif veled-i o
K
Abdurrahman birader-i o
Caba
Hıdır Balı veled-i Mehmed
K
Mustafa veled-i o
Caba
Abdurrahman veled-i Piri
K
Mehmed veled-i Hıdır
Nim
becay-ı pedereş maa şüreka
Nazar veled-i o
Caba
Piri veled-i Ali
Caba
Mahmud birader-i o
Caba
Nasuh veled-i Veli
K
Abdülvahab veled-i o
Caba
Osman veled-i Kasım
K
Nasuh veled-i o
K
Ali veled-i o
Caba
Seydi Ahmed veled-i Mehmed
K
Yusuf veled-i o
K
Nasuh birader-i o
Caba
Mustafa birader-i o
Caba
Latif birader-i o
Caba
Receb veled-i Latif
Nim
becay-ı pedereş maa şüreka
Hüdaverdi veled-i Tanrıvermiş
K
Budak veled-i o
Caba
Piri birader-i o
Caba
Osman veled-i o
Caba
İsmail veled-i Ali
K
Ahmed veled-i o
Caba
Mehmed birader-i o
Caba
Kulağuz veled-i Nebi
Nim
Eyyub veled-i o
Caba
Himmet veled-i Turgud
K
Mustafa veled-i Mehmed
Nim
becay-ı Bektaş bin Selman maa şüreka
Mehmed veled-i o
Caba
Durdu veled-i Yusuf
K
Nasuh birader-i o
Caba
Turahan veled-i İbrahim
K
Hamza veled-i o
K
Memi birader-i o
K
Dede Balı birader-i o
Caba
Gani Balı birader-i o
Caba
Hüseyin veled-i İhtiyar
K
Hasan birader-i o
Nim
maa şüreka
Ahmed veled-i o
Caba
Divanşah veled-i Süleyman
Nim
Mahmud veled-i o
K
Bulgar birader-i o
Caba
Abdi veled-i Satılmış
Nim
becay-ı pedereş
İbrahim veled-i Güvendik
K
Halil birader-i o
K
Hamza birader-i o
K
Hasan veled-i o
Caba
Yahya veled-i Güvendik
K
Himmet veled-i
Caba
Mehmed birader- o
Caba
Ali veled-i Hasan
Caba
İbrahim veled-i Teberrük
Nim
Derviş veled-i o
Caba
Şuayib veled-i Evliya
K
Hasan veled-i Veli
Nim
Yakub veled-i o
K
Abdurrahman birader-i o
K
Yardım veled-i o
Caba
Ayvaz veled-i Mustafa
K
Ahmed birader-i o
Nim
becay-ı pedereş maa biradereş
Hamza veled-i Mustafa
K
Veli veled-i Seydi Gazi
Nim
maa şüreka
Veli veled-i Piri
Nim
Ali veled-i o
Caba
Hamza birader-i o
Caba
Ayvaz veled-i Mahmud
Caba
Durak veled-i Ali
K
Ali veled-i o
Caba
İbrahim veled-i Yahya
K
Abdurrahman veled-i o
Caba
İsmail veled-i Yahya
K
Ayvaz birader-i o
K
Mahmud birader-i o
K
Musa veled-i İlyas
Nim
Hasan veled-i o
K
Mehmed birader-i o
K
Himmet birader-i o
Caba
Hüseyin veled-i Musa
K
Hıdır veled-i o
Caba
İlyas birader-i o
Caba
Kalender veled-i Abdi
Nim
Halil veled-i Hasan
Nim
Şaban veled-i o
Caba
Ali birader-i o
Caba
Şaban veled-i Seydi
K
Ramazan birader-i o
Nim
maa şüreka
Yusuf veled-i Veli
K
Piri veled-i Yahya
Nim
Yahya veled-i o
K
Seydi Ali veled-i Ali
K
Himmet veled-i o
Caba
Hasan veled-i Balı
K
Ali birader-i o
K
Umur veled-i Mehmed
Nim
Satılmış veled-i o
Caba
Receb birader-i o
Caba
Ahmed veled-i Eymir
K
Mehmed birader-i o
K
Mustafa veled-i Hüseyin
K
Kulu veled-i Ali
Caba
Gülabi veled-i Sevindik
K
Budak birader-i o     ?
İshak veled-i Temür
Nim
Hacı veled-i o
K
Ahmed veled-i Hacı İbrahim
Caba
Mehmed birader-i o
Nim
becay-ı pedereş maa biraderan
Mahmud birader-i o
Caba
Yusuf birader-i o
Caba
Nasuh birader-i o
Caba
Mustafa veled-i Piri
K
Abdülkadir veled-i o
Caba
Ali veled-i o
Caba
İzzet veled-i Abdullah
Caba
Hamza veled-i Eymir
K
Halil veled-i o
Caba
İbrahim veled-i Mustafa
Nim
becay-ı pedereş
Hüseyin veled-i o
Caba
Seydi veled-i Ayvaz
pir-i fani
İbrahim veled-i o
Nim
becay-ı pedereş maa biradereş
Himmet veled-i o
K
Halil veled-i o
Caba
Nebi veled-i Çırak
K
Hanifi veled-i o
K
Süleyman veled-i Çırak
Nim
becay-ı pedereş maa biradereş
Cafer veled-i o
Caba
Durmuş veled-i Küçük
K
Hasan birader-i o
Nim
becay-ı pedereş maa biradereş
Yusuf veled-i Tanrıvermiş
K
Veli veled-i o
K
Hıdır Balı veled-i Ali
K
Hasan veled-i Bayram
Caba
İsmail veled-i Veli
K
Ali veled-i İskender
K
Mehmed veled-i Ahmed
Caba
Ayvaz veled-i Eymir
K
Saruhan veled-i Turhan
K
Derviş veled-i o
Caba
Cedağlı birader-i o
Caba
Hıdır veled-i Ali
K
Mustafa veled-i Ahmed
Caba
İvaz veled-i Ayvaz
muhassıl
İbrahim veled-i Melik Şah
K
Mehmed veled-i o
Caba
Mustafa biraderi-i o
Caba
İbrahim veled-i Hamza
K
Zemin-i Yusuf ve Mehmed der yed-i İbrahim     Nim
Zemin-i Hüseyin bin Şahkulu der yed-i Hasan Halife bin Eymir ve Nasuh bin Eymir maa şüreka     Nim
Zemin-i Lütfi bin Ahmed der yed-i Ali ve Hasan veledan-ı Balı ve İbrahim Mustafa ve baki Şüreka     Nim
Zemin-i Süleyman bin Eyub der yed-i Ümmet  bin Turgud ve Hamza Balı bin Eymir ve baki Şüreka     Nim
Zemin-i Seydi bin Mehmed der yed-i Nebi bin Çırak ve Mehmed ve Hıdır Ahmed ve Mahmud ve Mehmed ve Yusuf ve Nasuh an evlad-i Hacı İbrahim     Nim
Zemin-i Ümmet Balı veled-i Menteşe der yed-i Nebi ve Mahmud bin Hüseyin  karye Keçilu haliya der yed-i Nebi el-mezbur ve Abdi bin Hüseyin ve Süleyman bin Çırak ve Abdullah Balı an karye-i Kurucaova ve baki şüreka     Nim
Zemin-i Melikşah ki der yed-i Hamza ve Mustafa ve Musa ba’dehu der yed-i evlad-i İnsan haliya der yed-i  Musa el-mezbur ve Abdülkadir Hüseyin ve Halil ve Güvendik ve Turahan İbrahim ve baki şüreka     Nim
Zemin-i İdris veled-i Durdu der yed-i Halil haliya der yed-i İbrahim bin Teberrük ve Seydi Ahmed bin Mehmed ve Abdurrahman Hasan ve baki şüreka     Nim
Zemin-i Ali bin Süleyman der yed-i Kulu bin Ali ve Ahmed ve Mahmud ve Mehmed ve Yusuf  an evlad-i Hacı İbrahim bin Osman Ömer ve Şefkat ve Enbiya veledân-ı Evliya ve baki şüreka     Nim
Zeminha der tasarruf-ı hademe-i zaviye-i  Hacı İbrahim der karye-i mezbure kıt’a 10
CEMAAT AN NESL-İ EBU EYYUB ENSARÎ rahmetullahu aleyh
Ali veled-i Mustafa
Hamza birader-i o
Gül Dede veled-i Ali
Ahmed veled-i Halil
Hüseyin veled-i o
Abdi birader-i o
İbrahim veled-i Piri
Mehmed veled-i o
Nim:37     Bennak:85     Caba: 71     S: 1     Pir’i fani: 1     Muhassıl: 2
HASIL
Öşr-i gallat ve salariye gendüm 480 keyl kıymet 3360 şaîr 410 keyl kıymet 2050 erzen 300 keyl kıymet 1550 fig 70 keyl kıymet 350
Resm-i çift ve bennak ve caba 2052
Resm-i ganem 878
Öşr-i bağ 350
Öşr-i kovan 50
Öşr-i bostan ve bağçe 250
Öşr-i kendir 10
Resm-i tapu ve deşt-bani 750
Nıfs-ı bad-ı heva ve resm-i arus 350
YEKUN 13000
Cezire KIZIL ADA demekle marufdur haric ez defter HASIL ani’l galle ve öşr-i bağ ve öşr-i çayır ve saz dahil der karye-i mezbure (v.101/a)

Not: Tabloda, adlarından sonra “veled-i o” ya da “birader-i o” gelen kişiler, kendilerinden önce baba ismiyle yazılmış olan kişinin oğlu ya da kardeşidirler. Örneğin, tablonun birinci satırının ikinci hücresindeki Ümmet, Hamza Balı oğlu Ümmet; üçüncü hücresindeki Abdülkadir, Hamza Balı biraderi Abdülkadir ve dördüncü hücresindeki Abdalcı da yine Hamza Balı biraderi Abdalcı’dır.


 SÖZLÜKÇE

ağnam Küçük baş hayvan.
an -den, -dan. An karye-i Kurucaova: Kurucaova köyünden.
ba’dehû Ondan sonra.
bâd-ı hevâ Kayıt dışı, önceden belirlenenin dışında gelen gelir.
becay …..yerine. Becay-ı pedereş: babasının yerine. Becay-ı biradereş: erkek kardeşinin yerine.
bennak Nim (yarım) çiftten daha az toprağı olanlar ile hiç toprağı olmasa da ayrı bir kazancı olan, evli, babasından ayrı ya da babasıyla birlikte oturan köylü.
ber Üzere.
caba: Topraksız, fakir, babasıyla yaşayan, ama ayrı kazancı olan evlenmemiş kişi.
cemaat 1. Asker. 2. Vergi imtiyazı tanınmış grup. 3. Bir şeyhe bağlı dini grup.
cezire Ada.
Ç Tam çift vergisinin kısaltmasıdır.
defter-i atîk Devletin eski defteri.
der -de, içinde. Der karye-i Muma: Muma köyünde.
dönüm Alan ölçüsü. Bir dönüm, Osmanlı Dönemi'nde 919,30 m2, Cumhuriyet Dönemi’nde 1000 m2 dir.
el-medinetü’s Süleymaniye el-Eşrefiyye Beyşehir.
el muvarrah be-tarih Tarihi ile tarihlendirilmiş.
erzen Darı.
eşkinci Asker
ez –den, -dan.
fig Fiğ.
gallat Zahire, tahıl.
ganem Koyun.
gendüm Buğday.
-hâ çoğul edatı. Zeminhâ: araziler. Bağçehâ: bahçeler.
hademe Hizmetliler, görevliler.
hâliyâ Halen, şimdiki zamanda, şimdiki halde.
hâsıl Toplam vergi tutarı.
K 1. Bennak vergisinin kısaltmasıdır. 2. Kilenin kısaltmasıdır.
karye Köy.
keyl Hububat ölçü birimi, kile. Karaman kilesi, 24 okka ya da 30,790 kg.dır. 16. yüzyılda bir İstanbul kilesi buğday 25,6589 kg,  arpa 23,093 kg.dır.
kıt’a Parça.
küre Madenci ocağı.
liva Sancak.
M 1. Mücerred vergisinin kısaltmasıdır. 2. Mezkurun kısaltmasıdır.
maa ile, beraber. Maa şüreka: ortaklarla beraber.
mezkûr adı geçen.
mezraa Ekinlik.
min -den.
mirî topraklar Çıplak mülkiyeti devletin elinde olan topraklardır. Dirlik adı verilen parçalar halinde askerlere, savaşlarda yararlık gösterenlere ve devlet adamlarına dağıtılır. 100 bin akçeden fazla geliri olan dirliklere has, 20-100 bin akçe arasında geliri olanlara zeamet, 3-20 bin akçe arasında geliri olanlara ise tımar denir. Kendilerine arazi verilen kişiler, araziyi boş bırakmayarak ekip biçer ve yasal yükümlülüklerini yerine getirirlerse ölünceye kadar bu arazileri kullanabilirler. Öldüklerinde de kendi yerlerine oğulları geçer, oğlu olmayanların elindeki topraklar ise bazı kurallara göre başkalarına verilir. Ancak bu topraklar işleyenlerin özel mülkü olmadığı için alınıp satılamaz, bağışlanamaz ve vakfedilemez.
muhassıl Vergi toplayıcısı.
mukarrernâme Bir vakfın ya da kuruluşun hukuken onaylandığını gösteren sultanlar tarafından verilmiş resmî belge.
mücerred müstakil kazancı olmayan kişi.
mülk topraklar Kişilerin mülkiyetinde olan topraklardır.
nefer Yetişkin erkek.
nevâhi Nâhiyenin çoğulu.
nısf Yarım, yarı.
nim çift Bir öküzlük yer olarak da ifade edilir.Yarım çift demektir.
öşr Şer’i vergi.
pîr’i fânî: Yaşlı kimse.
resm Vergi.
resm-i arus Evlenme vergisi.
resm-i deştbani Ürünün hayvanlardan ve hırsızlardan korunması için alınan vergi, deştivan vergisi.
S Sağir’in kısaltması.
sağir Küçük yaşta erkek.
sâhib-i arz Tımarlı sipahi.
salariye Hububat ve hayvan yemi üzerine konan, tımar sahipleri adına öşürü toplayan salar adı verilen memurların ve hayvanlarının yiyecek ve yem ihtiyaçlarını karşılamak için köylülerden alınan, salarlık da denilen angarya vergi.
şaîr Arpa.
şüreka Ortaklar.
tâbi İdari olarak bağlı.
tam çift Bir çift öküzün işleyebileceği, toprak verimliliğine göre 60 ila 120 dönüm arasında değişebilen genişlikteki arazi miktarıdır. 
tımar Sipahiye ayrılmış vergi.
vakıfnâme-i şer’iyye Vakıf kurucusunun ismini ve vakfın nasıl işleyeceğini belirten onaylı resmî belge.
vakıf topraklar Belirli ve özellikle dinsel amaçlarla kurulmuş kurumlara bırakılan topraklardır. Vakıf arazilerinin alınıp satılması yasak olup bunlardan vergi alınmaz.
veled (çoğulu evlâd) Oğul.
veledân Çocuklar.
zâviye İbadet ve ders için toplanılan yer, küçük tekke.
zemin (çoğulu zeminhâ) Toprak, arazi.