6 Nisan 2020 Pazartesi

YENİŞAR MUMA’DAKİ (GÖLKONAK) TEKKE MEZARLIĞI’NDA EBU EYYÛB EL-ENSARÎ SOYUNDAN KİŞİLER Mİ YATIYOR?


            Yenişar Muma’da (Gölkonak) halk arasında Tekke denilen yerde etrafı duvarlarla çevrili küçük bir mezarlık ve bunun içinde de yedi kişinin mezarı vardır. Bu mezarların Hz. Muhammed’in sancaktarlığını yapan ve İstanbul surları önünde şehit düşen Ebu Eyyûb el-Ensarî soyundan gelen kişilere ait olduğu rivayet edilir. Acaba öyle midir?
            Aslında söz konusu mezarlık eskiden burada bulunan Şeyh Hacı İbrahim Zâviyesi’nin mezarlığıdır. O nedenle konuyu tartışmaya başlamadan önce zâviyeler hakkında kısa ama tartışmaya ışık tutacak bazı bilgiler vermek istiyorum.
Zâviyeler, 12. ve 13 yüzyıllarda İran ve Orta Asya’dan Anadolu’ya gelen ve Prof. Ö. Lütfi Barkan’ın ‘kolonizatör Türk dervişleri’ dediği insanlar tarafından kurulmuşlar ve Anadolu köylerinin İslamlaşmasına ve Türkleşmesine çok büyük katkıda bulunmuşlardır.
Bütün Anadolu’ya yayılmış olan zâviyeler, sadece Anadolu köylerinin İslamlaşmasını ve Türkleşmesini sağlamakla kalmamışlar, aynı zamanda fakirlere yemek dağıtmışlar; yolculara yiyecek ve yatacak yer temin etmişler; imardan iskâna, zanaattan ticarete, askerlikten eğitime ve yol güvenliğinin sağlanmasına kadar birçok alanda etkin hizmette bulunmuşlardır (Erdoğru, 2006: 291).
Genellikle boş ve tenha yerlerde kurulan zâviyeler ortak bir ayin ve ibadet yeri ile dervişler, yolcular ve fakirler için yemek pişirilen bir mutfaktan oluşur.
Zâviyelerin, kendi arazileri ve hayvanları vardır.
Dervişler, bizzat tarla ve bağ bahçede çalışırlar, hayvanlara bakarlar ve gerekli inşaat işlerini görürler; başkalarının sırtından geçinmezler (Barkan, 2002: 259). Onlar, aynı zamanda, Türk dilini ve İslam dinini yaymaya çalışan misyonerlerdir (Barkan, 2002: 259).
Zâviyelerin devamlılığı vakıflarca sağlanır. Zâviye kurucuları, zâviye binasını yaptıktan sonra ona vakıflar tahsis ederler. Bu vakıf gelirler daha sonra zâviye kurucusunun müritleri ya da şeyhe sevgi ve hürmet besleyen yerel yöneticiler tarafından artırılabilir (Erdoğru, 2004: 95). Hem Karamanoğulları hem de Osmanlılar zamanında zâviyeler vergilerden muaf tutulmuşlardır (Erdoğru, 2004: 97).
“Zâviye şeyhliklerinin çoğu, vaktiyle o zâviyeleri kurmuş olanların çocukları elinde ve evlatlık vakıf olarak bulunmakla beraber, zamanla nesilleri son bulunca ya da şeyhlerin bazı yolsuzlukları görülünce, yerine devlet tarafından başkalarının atandığı ve bu suretle vakfın evlatlık vakıf halinden çıkarak bir kamu vakfı haline geldiği görülmektedir.” (Barkan, 2002: 259).
“Diğer taraftan devlet için malum birçok zâviyelik yer, boş ve harap olduğu zaman, oraları tekrar şenletmeğe ve zâviyeyi işletmeğe iltizam edenlere tekrar verilmektedir. Nitekim Kütahya'da Şeyh Saltık zâviyesinin vaktiyle timara verildiği için harap olmuş bulunduğunu gören bir vilayet yazarı, onu merkeze ‘tamir eder kimse bulunur’ diye bildiriyor. Bu suretle bu zâviye şeyhliği, talibi uhdesine havale edilmek üzere, adeta askıdadır. Bu şekilde boş olan diğer bir zâviye şeyhliği için ise; Kütahya kadısı, Ahi Hızır‘ın uygun olduğunu bildirmektedir. Aynı şekilde Kütahya‘da harap bir halde bırakılmış olan Şeyh Bahşayiş zâviyesinin ‘imaretine’ İsa Fakih ‘iltizam gösterdiği için’ kendisine sadaka olunmuştur.” (Barkan, 2002: 266).
“Başlangıçta kendiliğinden bir kolonizasyon hareketini temsil eden zâviyelerin bu kuruculuk ve şeyhlik görevi, yavaş yavaş devlet oluştukça, bir memuriyet şekline girmiş ve nihayet bu devlet kurumları da soysuzlaşarak bir nevi asalak haline gelmişlerdir. O kadar ki, son devirlerin dilenci dervişleri ve tembellik yuvası haline gelmiş tekke ve türbeleriyle, söz konusu ettiğimiz kurumlar arasında hiçbir ilişki kalmamıştır.” (Barkan, 2002: 256).

***

Muma'daki Tekke Mezarlığı'na 2001 yılında Konya’dan geldikleri söylenen kimi devlet görevlileri tarafından bir yazıt dikilmiştir (Şekil 1).  Bu yazıtta İ. Hakkı Konyalı kaynak gösterilerek şu bilgiler verilmiştir: 



Şekil 1: Tekke mezarlığına dikilen yazıt

“2. MURAT DEVRİ-1430 MOMA 69 NÜFUS 60 HANE TİMAR BU KÖYDE OTURANLARDAN HACI İBRAHİM OĞLU APDİ EYYÜB ENSARİ SULTANIN NESLİNDEN OLDUĞU ESKİ DEFTERLERDE KAYITLIDIR ÖŞÜRDEN BAŞKA BÜTÜN VERGİLERDEN AFFEDİLMİŞTİR BU KÖYDE ŞEHZADENİN DÖRT MÜSELLİMİ (SİLAHLI) VARDIR BURADA YEDİ KABİR VARDIR EBU EYYÜBÜL ENSARİ NESSLİNDENDİR İSMAİL HAKKI KONYALI BEYŞEHİR TARİHİ SAYFA 145 DİKİLİŞ T. 10.9.2001”
Burada bazı yanlışlar yapılmıştır. Bu bilgilerin kaynağı olarak gösterilen İ. Hakkı Konyalı’nın Âbideleri ve Kitâbeleriyle Beyşehir Tarihi adlı kitabındaki Muma ile ilgili bilgiler şu şekildedir (Şekil 2):



Şekil 2: Beyşehir Tarihi kitabındaki Muma ile ilgili kısım (Konyalı, 1991: 145)

       “Moma. 69 nüfus 60 hane Timardır. Bu köyde oturanlardan Hacı İbrahim oğlu Abdi Eyyub Ensâri Sultan’ın neslinden olduğu eski defterlerde kayıtlıdır. Öşrden başka bütün vergilerden affedilmiştir. Bu köyde şehzâdenin dört müsellimi vardır.” (Konyalı 1991: 145).
İkisi karşılaştırıldığında görülecektir ki yazıtta yer alan “2. MURAT DEVRİ-1430”, “(SİLAHLI)”, “BURADA YEDİ KABİR VARDIR EBU EYYÜBÜL ENSARİ NESLİNDENDİR” ibareleri kitapta yoktur, uydurulmuştur.
Konyalı (1991: 125) yukarıda verilen Muma ile ilgili bilgileri "İstanbul'da ve Başvekâlet Arşivi'nde 40 numarada kayıtlı bulunan Bayezid devrine ait tarihsiz bir İlyazıcı defteri”nde bulmuştur. Beyşehir kazasının merkez mahalleleri ile köylerinin sayımını içeren bu 40 no.lu Tahrir Defteri sonradan Erdoğru (2006: 24) tarafından da incelenmiş ve 1507’ye tarihlendirilmiştir. Ona göre, bu tarihte Muma’daki yetişkin erkek nüfus 73, hane sayısı 57’dir (Erdoğru, 2006: 365).
Mehmet Akif Erdoğru tarafından Beyşehir Sancağının 1584 Tarihli Nüfus Sayımı adı altında yayımlanan Defter-i Mufassal-ı Livâ-i Beyşehir (KK 137) adlı defterde de Muma'da oturan ve Ebu Eyyûb el-Ensarî soyundan geldikleri resmen kabul edilen şu 8 yetişkin erkeğin adları verilmektedir: Mustafa oğlu Ali, Ali'nin biraderi Hamza, Ali oğlu Gül Dede, Halil oğlu Ahmed, Ahmed'in oğlu Hüseyin, Ahmed'in biraderi Abdi, Piri oğlu İbrahim, İbrahim'in oğlu Mehmed.
Aynı defterde ayrıca köydeki Hacı İbrahim Zâviyesi’nin hizmetlilerinin tasarrufunda 10 parça arazi olduğu yazılıdır. Hacı İbrahim Zâviyesi hakkında Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün Kuyud-ı Kadime Arşivi’nde 584 numarada kayıtlı 1583 tarihli vakıf defterinde de (KK 584, s. 120b) şu ifadeler yer almaktadır (Şekil 3):



Şekil 3: KK 584’deki Şeyh Hacı İbrahim Zâviyesi Vakfı'nın kaydı

 “Vakf-ı zâviye-i Şeyh Hacı İbrahim bin Mustafa bin Süleyman, der karye-i Muma tâbi-i nâhiye-i Yenişehir min nevâhi-i el-medinetü’s Süleymaniye el-Eşrefiyye el-ma’rufeti, ber mûceb-i vakıfnâme-i şer’iyye, el-muvarrah be-tarih-i sene hamse ve sittin ve semanmie ve ber mûceb-i mukarrernâme-i Karaman Beğ hâkim-i sabık-ı vilâyet-i Karaman ber mûceb-i Defter-i Atîk.” (Erdoğru, 1989: 314).
Bu ifadeler günümüz Türkçesine şu şekilde çevrilebilir:
“Eski Defter gereği Karaman vilayetinin eski hâkimi Karaman Bey’in mukarrernâmesi gereği ve 865 [miladi 1460] tarihi ile tarihlendirilmiş şer’iyye vakıfnâmesi gereği, Beyşehir’in nahiyelerinden Yenişehir nahiyesine bağlı Muma köyünde, Süleyman oğlu Mustafa oğlu Şeyh Hacı İbrahim Zaviyesi Vakfı.”
Yine aynı vakıf defterinde Hacı İbrahim Zâviyesi'ne 1460 tarihinde avlu ve evlerin vakfedildiği belirtilmektedir (Erdoğru, 1989: 314).
Anlaşılacağı üzere, zâviye, Karamanoğulları Beyliği'nin kurucusu olan ve 1256-1261 yılları arasında hüküm süren Karaman Bey’in verdiği mukarrernâme ile yani onun onayıyla kurulmuştur. 1460 yılında ise Şeyh Hacı İbrahim Zaviyesi Vakfı kurulmuştur. Peki, bunlar neyi ifade etmektedir?
Erdoğru (1994: 98), pek çok köyün ve mahallenin zâviyeler etrafında geliştiğini söylemektedir. Bunun Muma için de geçerli olduğu, Türklerin Yenişar’a yerleşmeye başladığı bir zamanda kurulan zâviyenin etrafında göçerlerin yerleşmesiyle yeni bir köy oluştuğu anlaşılmaktadır. Onun Türklerin bölgeye yerleşmelerinden önce de var olan kadim Muma’nın hemen yanı başında kurulmuş olması ise, amacın, sadece Müslümanlara dinlerini öğretmekle sınırlı olmadığını, fakat aynı zamanda onu gayrimüslimlere de öğretmek ve yörenin İslamlaşmasını sağlamak olduğunu göstermektedir. Nitekim 15. ve 16. yüzyıl Tahrir defterlerinde Muma’da hiçbir gayrimüslim kaydına rastlanmamaktadır.
Erdoğru (1994: 89; 2006: 285), ayrıca, Osmanlı belgelerinde isimleri geçen zâviyelerin, Osmanlı hâkimiyetinden önce kurulduklarını ve adlandırıldıklarını söylemektedir. Muma’daki zâviye de Osmanlı hâkimiyetinden önce kurulmuştur. Gelgelelim adı sonradan değişmiştir. Öyle anlaşılıyor ki, yörenin erken zamanda Türkleşmiş ve İslamlaşmış olmasından ve diğer bazı bilinmeyen nedenlerden dolayı zâviye önemini yitirmiş ve metruk hale gelmiştir. Hacı İbrahim, ya yöneticilerin teklifiyle ya da kendi isteğiyle, yeniden ihdas etmek üzere 1460 yılında zâviyeyi devralmış ve onun için bir vakıf kurmuştur. Artık onun adını taşıyan zâviyeye derhal avlu ve evler vakfedilmiştir ki, bu da zâviyenin yeniden canlandırılmak istendiğinin bir işareti sayılmalıdır.
Bu çıkarım oldukça mantıklıdır. Zira başlangıçta da belirtildiği gibi, zâviyeler çeşitli nedenlerle zamanla işlevsiz ve metruk hale gelebilmekte, “devlet için malum birçok zâviyelik yer, boş ve harap olduğu zaman, oraları tekrar şenletmeğe ve zâviyeyi işletmeğe iltizam edenlere tekrar verilmektedir.” (Barkan, 2002: 266). Tabi bu durumda zâviyenin günün koşullarına uygun yeni işlevler üstlenmiş olması gerekmektedir.
           Az önce söylendiği gibi, zâviyeyi yeniden canlandırmak için 1460 yılında zâviye vakfını kuran kişinin adı, Hacı İbrahim, daha doğrusu, zâviye şeyhliğini de zâviyeyle birlikte devraldığı için, ŞEYH  Hacı İbrahim’dir. Yine daha önce değinildiği üzere, 1507 tarihli 40 no.lu Tahrir Defteri’nde “Hacı İbrahim oğlu Abdi’nin Eyub Ensâri Sultan’ın neslinden olduğu” belirtilmektedir. Dikkat edilirse, Hacı İbrahim ile Abdi arasında sadece bir kuşak farkı vardır. Bu, Abdi’nin vakfın kurucusu Şeyh Hacı İbrahim’in oğlu olduğunu gösterir. Dolayısıyla, Hacı İbrahim de Ebu Eyyub Ensarî neslindendir. İstanbul’un fethinden sonra, muhtemelen atası Ebu Eyyûb’un mezarını ziyarete gelmiş, fakat ziyaretten sonra geri dönmeyip Muma’ya yerleşmiştir. 1584 tarihli Defter-i Mufassal-ı Livâ-i Beyşehir (KK 137) adlı defterde adı geçen Ensarî soyundan sekiz kişiden birinin adı da İbrahim'dir. Demek ki zâviye vakfının kurucusu Şeyh Hacı İbrahim'in adı o tarihte de hala yaşatılmaktadır.
           Şimdi yanıtlamak amacıyla başta sorduğumuz soruyu tekrar sorabiliriz: Muma’daki Tekke Mezarlığı’nda Ebu Eyyûb el-Ensarî soyundan kişiler mi yatıyor?  Cami, tekke, türbe gibi yapıların bitişiğinde yer alan ve hazîre (etrafı çalı, çit veya taştan duvarla çevrili yer) ya da vâdî-i hâmûşan (sessizler vadisi) olarak adlandırılan mezarlıklara, yapıyı yapanla tekke şeyhi gibi önemli kişiler gömülürdü (Bozkurt, 2004: 519-520). Zâviye şeyhliği de kurucunun ölümünden sonra onun çocukları ve torunları tarafından sürdürülürdü (Barkan, 2002: 269; Erdoğru, 2006:285). O nedenle, Muma’daki Tekke Mezarlığı’ndaki mezarların, Ebu Eyyûb el-Ensarî soyundan geldiğini kanıtladığımız Şeyh Hacı İbrahim ile onun çocuk ve torunlarına ait olduğu söylenebilir.
           Bu arada, “Bu mezarlar arasında ilk kurucular olan ‘kolonizatör Türk dervişleri’nin de mezarları olamaz mı?” diye bir soru akla gelebilir. Mezarlık onların zamanında kurulduysa elbette olabilir, ama içinde çok az mezarın bulunmasından dolayı, onun zâviyenin yeniden canlandırılmasından sonraki dönemde kurulmuş olma olasılığı daha yüksektir.

Mehmet Demirtaş
Ankara, Nisan 2020


KAYNAKLAR

Barkan, Ömer Lütfi. “Osmanlı İmparatorluğu’nda Kolonizatör Türk Dervişleri”. Türkler, Cilt:9. Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 2002, s.242-278.

Bokurt, Nebi. “Mezarlık”.  İslam Ansiklopedisi, Cilt 29. Ankara: TDV, 2004, 519-521.

Erdoğru, Mehmet Akif. XV. ve XVI. Yüzyıllarda Beyşehir Sancağı (1466- 1584). Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara, 1989. (Türk Tarih Kurumu kütüphanesinde mevcut.)

Erdoğru, Mehmet Akif. “Karaman Vilâyeti Zâviyeleri’’. Tarih İncelemeleri Dergisi IX (1994), 89-158.

Erdoğru, Mehmet Akif.  Osmanlı Yönetiminde Beyşehir Sancağı (1522-1584). İstanbul: IQ Kültür Sanat Yayıncılık, 2006.

Erdoğru, Mehmet Akif. 1466 Tarihli Akşehir Mufassal Defteri (Metin ve İnceleme). Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2015.

Erdoğru, Mehmet Akif.  Beyşehir Sancağının 1584 Tarihli Nüfus Sayımı (Beyşehir-Seydişehir-Bozkır). İzmir: Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, 2004.

Faroqhi, Suraiya. “The Peasants of Saideli in the Late Sixteenth Century”. Archivum ottomanicum, VIII. Wiesbaden: Harrassowitz, 1983, 215-250. 

Konyalı, İ. Hakkı. Âbideleri ve Kitâbeleriyle Beyşehir Tarihi. Erzurum: A. Ü. Fen-Edebiyat Fakültesi Yayını, 1991.



EKLER

EK 1: KK 584'ün Şeyh Hacı İbrahim Zâviyesi Vakfı'nın kaydını içeren sayfası 



EK 2: Erdoğru’nun yayınlanmamış doktora tezindeki Şeyh Hacı İbrahim Zâviyesi Vakfı’na ilişkin bilgilerin yer aldığı sayfa (Erdoğru: 1989: 314)