30 Nisan 2015 Perşembe

MUMA (GÖLKONAK) KÖYÜNDE TARİHİ ÇAĞRIŞTIRAN BAZI YER ADLARI


            Arapyeri ve Arap Mezarlığı:
            Muma’nın Anadolu Selçukluları zamanında Araplar tarafından kurulmuş bir Arap köyü olduğunu ileri sürenler olmuştur (V. M. Karaca, 2007: 138). Bu görüş sahiplerinin dayanakları, geçmişte, Ebu Eyyûb El-Ensarî soyundan bazı insanların orada yaşamış olmaları ile köy sınırları içinde ‘Arapyeri’ ve ‘Arap Mezarlığı’ adlarını taşıyan yerlerin bulunmasıdır (V. M. Karaca, 2007: 139). Gerçekten de II. Bayezid Dönemi’ne ait olan ve Erdoğru (2006: 24) tarafından 1507'ye tarihlendirilen 40 no.lu Tahrir Defteri'nde (TT 40) Muma sakinlerinden Hacı İbrahim oğlu Abdi’nin Ebu Eyyûb soyundan geldiği ve öşürden başka vergilerden muaf olduğu belirtilmiştir (Konyalı, 1991: 145). Mehmet Akif Erdoğru tarafından Beyşehir Sancağının 1584 Tarihli Nüfus Sayımı adı altında yayımlanan Defter-i Mufassal-ı Livâ-i Beyşehir (KK 137) adlı defterde de Muma’da bulunan Hacı İbrahim Tekkesi’nin hizmetlilerinin tasarrufunda 10 parça arazinin olduğu ve köyde Ebu Eyyûb El-Ensarî soyundan 8 kişinin yaşadığı kayıtlıdır (Erdoğru, 2004: 215).

            Arapyeri, Muma ile Bademli arasındaki bir mevkinin adıdır. Karaca’nın Arap Mezarlığı dediği yer ise şimdi köyün içinde kalmış, yedi kişinin mezarının bulunduğu çok küçük bir mezarlıktır. Halk arasında Arap Mezarlığı olarak değil, Tekke olarak bilinir. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuyud-ı Kadime Arşivi’nde 584 numarada kayıtlı 1583 tarihli vakıf defterinde bu Tekke/Zâviye ile ilgili olarak, şu ifadeler yer almaktadır: 

“Vakf-ı Zâviye-i Şeyh Hacı İbrahim bin Mustafa bin Süleyman, der karye-i Muma tâbi-i nâhiye-i Yenişehir min nevâhi-i el-medinetü’s Süleymaniye el-Eşrefiyye el-ma’rufeti, ber mûceb-i vakıfnâme-i şer’iyye, el-muvarrah be-tarih-i sene hamse ve sittin ve semanmie ve ber mûceb-i mukarrernâme-i Karaman Beğ hâkim-i sabık-ı vilâyet-i Karaman ber mûceb-i Defter-i Atîk.” (Erdoğru, 1989: 314).

Bu ifadeler günümüz Türkçesine şu şekilde çevrilebilir:

“Eski Defter gereği Karaman vilayetinin eski hâkimi Karaman Bey’in mukarrernâmesi gereği ve 865 [miladi 1460] tarihi ile tarihlendirilmiş şer’iyye vakıfnâmesi gereği, Beyşehir’in nahiyelerinden Yenişehir nahiyesine bağlı Muma köyünde, Süleyman oğlu Mustafa oğlu Şeyh Hacı İbrahim Zâviyesi Vakfı.”

Anlaşılacağı üzere, Zâviye, Karamanoğulları Beyliği'nin kurucusu olan ve 1256-1261 yılları arasında hüküm süren Karaman Bey’in verdiği mukarrernâme ile yani onun onayıyla vücut bulmuştur. Şeyh Hacı İbrahim Zâviyesi Vakfı ise 1460 yılında kurulmuştur. Peki, bu arada ne olmuştur? Öyle anlaşılıyor ki, Karamanoğulları zamanında Eski Hristiyan Muma'nın yanı başında kurulan Zâviye, yörenin erken zamanda Türkleşmiş ve İslamlaşmış olmasından ve diğer bazı bilinmeyen nedenlerden dolayı önemini yitirmiş ve zamanla metruk hale gelmiştir. Hacı İbrahim, ya yöneticilerin teklifiyle ya da kendi isteğiyle, yeniden ihdas etmek üzere 1460 yılında Zâviye'yi devralmış ve onun için bir vakıf kurmuştur. Artık onun adını taşıyan Zâviye'ye derhal avlu ve evler vakfedilmiştir ki, bu da Zâviye'nin yeniden canlandırılmak istendiğinin bir işareti sayılmalıdır.

Bu çıkarım oldukça mantıklıdır. Zira zâviyeler çeşitli nedenlerle zamanla işlevsiz ve metruk hale gelebilmekte, “devlet için malum birçok zâviyelik yer, boş ve harap olduğu zaman, oraları tekrar şenletmeğe ve zâviyeyi işletmeğe iltizam edenlere tekrar verilmektedir.” (Barkan, 2002: 266).

           Az önce söylendiği gibi, Zâviye'yi yeniden canlandırmak için 1460 yılında Zâviye Vakfı'nı kuran kişinin adı, Hacı İbrahim, daha doğrusu, Zâviye şeyhliğini de Zâviye ile birlikte devraldığı için, ŞEYH  Hacı İbrahim’dir. Yine daha önce değinildiği üzere, 1507 tarihli 40 no.lu Tahrir Defteri’nde “Hacı İbrahim oğlu Abdi’nin Eyub Ensâri Sultan’ın neslinden olduğu” belirtilmektedir. Dikkat edilirse, Hacı İbrahim ile Abdi arasında sadece bir kuşak farkı vardır. Bu, Abdi’nin vakfın kurucusu Şeyh Hacı İbrahim’in oğlu olduğunu gösterir. Dolayısıyla, Hacı İbrahim de Ebu Eyyûb El-Ensarî neslindendir. İstanbul’un fethinden sonra, muhtemelen atası Ebu Eyyûb’un mezarını ziyarete gelmiş, fakat ziyaretten sonra geri dönmeyip Muma’ya yerleşmiştir.

          Bilinmektedir ki cami, tekke, türbe gibi yapıların bitişiğinde yer alan ve hazîre (etrafı çalı, çit veya taştan duvarla çevrili yer) ya da vâdî-i hâmûşan (sessizler vadisi) olarak adlandırılan mezarlıklara, yapıyı yapanla tekke şeyhi gibi önemli kişiler gömülürdü (Bozkurt, 2004: 519-520). Zâviye şeyhliği de kurucunun ölümünden sonra onun çocukları ve torunları tarafından sürdürülürdü (Barkan, 2002: 269; Erdoğru, 2006:285). O nedenle, Muma’daki Tekke Mezarlığı’ndaki mezarların, Ebu Eyyûb El-Ensarî soyundan geldiğini kanıtladığımız Şeyh Hacı İbrahim ile onun çocuk ve torunlarına yani Araplara ait olduğu söylenebilir. Ancak Zâviye’nin ilk kurucuları Türklerdir ve Yeni Muma bu Zâviye etrafında Türkler tarafından oluşturulmuştur. Arapyeri’ne gelince, orası da, büyük olasılıkla, Hacı İbrahim Tekkesi’nin hizmetlilerinin tasarrufunda olan arazilerin bulunduğu mevkidir. 


            Tekeli:
            Türkistan’dan, Hive ile Merv şehirleri arasından gelen Teke oymağı Selçuklular tarafından Antalya ve civarına yerleştirilmiştir. Bundan dolayı Antalya yöresine “Teke ili” denmiştir. Ancak ben Muma köyündeki Tekeli yer adının Teke oymağı ya da Teke ili ile ilişkili olduğu kanısında değilim. Bu adın doğrudan doğruya köyde keçi ya da teke yetiştirilmesinden dolayı verildiğini düşünüyorum. Zaten bağ ve bahçeler kurulmadan önce Karşıyaka ve Göynük tarafları çalılıktı ve buralarda keçiler otlatılırdı. Belki bir zamanlar Tekeli de öyleydi. Bugün Anadolu’da, Tekeli'den başka, Mandalı, Develi, Öküzlü, İnekli, Atlı, Katırlı, Kuzulu, Koyunlu, Keçili, Tavuklu, Horozlu, Yılanlı, Tavşanlı, Tilkili gibi adını yörede yetişen ya da yetiştirilen hayvanlardan alan birçok köy ve belde bulunmaktadır.

            Çiğilli:

            Bana göre Çiğilli mevki adının da Malazgirt’ten sonra Oğuz boylarıyla birlikte ya da daha sonra Moğolların emrinde ve hizmetinde olarak Anadolu’ya gelen Çiğiller ile bir ilgisi yoktur. Anadolu’da Çiğillerin yerleşim yerlerini araştıran Yakupoğlu (2010: 129-130) şu uyarıyı yapmaktadır: “Anadolu’da eski kaynaklarda adları geçmese de son dönem kayıtlarında bazı yer ve mevki adları şeklinde görülebilen ‘Çiğil’ kelimesini de ele almak gerekir. Afyon’un Hocalar ilçesi Yeşilpınar kasabasında Çiğilli-oluk; Isparta/Eğirdir’in Sarıidris kasabasında ise Çiğilli-yatak adlarını taşıyan mevkiler vardır (…) Bu adların Çiğil ile bir ses benzerliğinden ibaret olması da mümkündür. Bu nedenle konuya temkinli yaklaşmak gerekmektedir. Buradaki Çiğilli kelimesi ‘çığıl’dan geliyor olabilir. Çünkü Türkçede çığıl, çağıl çağıl akmak anlamına gelmekte idi.” Yakupoğlu haklıdır, ancak kanımca “Çiğilli” sözcüğü onun “çağıl çağıl akmak” anlamına geldiğini söylediği “çığıl”dan değil, “çakıl taşı” anlamına gelen “çiğil”den gelmektedir. (“çiğil.”) Halen Muma köyünde çakıl taşına “çağıl” denmektedir. Muma’daki Çiğilli mevkinden bir dere geçmektedir ve muhtemelen derenin getirdiği çakıl taşlarından dolayı oraya bu ad verilmiştir. Alıntıda geçen ‘Çiğilli-oluk’ ve ‘Çiğilli-yatak’ adları da bu şekilde daha kolay açıklanabilirler.


     
Mehmet Demirtaş
Ankara, Nisan 2015

08.07.2022 tarihinde yeniden gözden geçirildi.


KAYNAKLAR

Barkan, Ömer Lütfi. “Osmanlı İmparatorluğu’nda Kolonizatör Türk Dervişleri”. Türkler, Cilt:9. Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 2002, s.242-278.

Bokurt, Nebi. “Mezarlık”.  İslam Ansiklopedisi, Cilt 29. Ankara: TDV, 2004, 519-521.



Demirtaş, Mehmet. “Yenişar Muma’daki (Gölkonak) Tekke Mezarlığı’nda Ebu Eyyûb El-Ensarî Soyundan Kişiler mi Yatıyor?”, 2020. https://mehmet-demirtas-2.blogspot.com/2020/04/yenisar-mumadaki-golkonak-tekke.html

Erdoğru, Mehmet Akif. XV. ve  XVI. Yüzyıllarda Beyşehir Sancağı (1466- 1584). Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara, 1989.

Erdoğru, Mehmet Akif. “Karaman Vilâyeti Zâviyeleri’’. Tarih İncelemeleri Dergisi IX (1994), 89-158.

Erdoğru, Mehmet Akif.  Beyşehir Sancağının 1584 Tarihli Nüfus Sayımı (Beyşehir-Seydişehir-Bozkır). İzmir: Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, 2004.

Erdoğru, Mehmet Akif.  Osmanlı Yönetiminde Beyşehir Sancağı (1522-1584). İstanbul: IQ Kültür Sanat             Yayıncılık, 2006.


Karaca, V. M. Çarıklı Bilge ve Oğlu. Isparta: Kardelen Sanat Yayınları, 2007.

Konyalı, İ. Hakkı. Âbideleri ve Kitâbeleriyle Beyşehir Tarihi. Erzurum: A. Ü. Fen-Edebiyat Fakültesi Yayını, 1991.

Yakupoğlu, Cevdet. “Türkistan’ın Büyük Türk Boylarından Çiğiller ve Anadolu’da İskân İzleri”. A.Ü. DTCF Tarih Araştırmaları Dergisi XXIX/ 47 (2010), 103-136.

3 yorum:

  1. Mehmet Bey, "Çiğilli" kelimesi ile ilgili tespit ve yorumunuzdan dolayı teşekkür ediyor, iyi çalışmalar diliyorum.
    Cevdet Yakupoğlu, Kastamonu Ünv.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Makalenizden yaptığım alıntı için ben de size teşekkür ediyorum Cevdet Bey. Size de iyi çalışmalar.

      Sil
  2. EMEKLERİNİZ İÇİN TEŞEKKÜRLER..

    YanıtlaSil